Zuhur

Kıssadan Hisse- el Fethu'r Rabbani ve'l Feyzü'r Rahmani

Kıssadan Hisse- el Fethu'r Rabbani ve'l Feyzü'r Rahmani

Ey Allah’ı anan, kendini O’nun yanında bilerek an. Dilden O’nu anıp, kalbin başkasında olmasın.

Anladım, lâkin…

 

Bir adam, bu beldeden hacca gitti. Dönüşte bana uğradı. Ona tevbe etmesini söyledim. “Hacdan döndüm; tevbeye ne lüzum var?” deyince şöyle ima ettim: “Anladım, lâkin…

Sonra o zat zina etti. Fuhşa düştü. Bir sürü kötülükler etti. Gün geldi, o şahıs öldü. Namazını kıldırıyordum. Sanki tabuttan çıktı, eteğime yapıştı. Hâline acındırmak istedi. Şöyle dedim: “İşte seni bu hâle düşmekten almak istedim. Fakat anlamadın.

 

***

 

Yılmadan olanlara tahammül ederim

 

Büyük insanlar, başlarını yakasına eğip sır yuvasına dalınca, bütün varlığı seyre dalar. Deniz dibindeki mevcudu görür ve elini uzatır. Yanındakilere işaretle der ki: “Sen şunu al.” Sonra öbürüne döner: “Şu da senindir, al.” der. Onlar, sultanlardır. Semanın ve zeminin sultanı onlardır. Hakk’ın kuvvet ve kudret eli önünde dururlar. O’na vekil ve halife olmuşlardır.

Ben de şahın kapısındayım. O büyükleri gözetirim. Uykuda ve ayıklık hâlimde size de bakarım. Bu şehirde zahmet çeker, sıkılırım. Onların güç işleri altında sabra çalışırım. Karanlığı ışıkla açmaya bakarım. O ışıkla gamı, kederi gidermeye gayret ederim. Bir sürü fikir zahmeti ve susuzluktan ötürü peyda olan yorgunluğa rağmen, yılmadan olanlara tahammül ederim. Ara sıra kaçıp kurtulmayı arzularım, fakat attığım her adım geri çevrilir.

 

***

 

Oğlum, neslini korudun

 

Ey bu mecliste bulunanlar, yaptığınız hatalar için bize özrünüzü beyan ediniz. Ben hâle bağlıyım, geçmişinizi anmam. Ben bugünü düşünürüm, geleceğe önem vermem. Ben dilsiz olurum, suçlarınızı yüzünüze vurmam. Sağır olurum, geçmişte yaptığınız hataları dinlemem. Bunları yaptığım için ceddim benimle iftihar eder. Adem babamı gördüm; bana şöyle buyurdu:

Oğlum, neslini korudun.

 

***

 

Benim asıl dostum…

 

Şu kimseye kızarım ki, dille “Allah, Allah” der, fakat başkasında kuvvet görür. Ey Allah’ı anan, kendini O’nun yanında bilerek an. Dilden O’nu anıp, kalbin başkasında olmasın.

Bana dost ve düşman aynı görünür. Yeryüzünde seçmiş olduğum ne bir dostum, ne de düşmanım var. Ama bu hudut, tevhidin sıhhat hâlini bulmasına kadar uzar ve orada kalır. Kim ki, tevhid işinde sağlık bulur, halkı aciz görür ve o benim dostum olur. Ama benim asıl dostum Allah’a karşı ittikâ üzere olandır. Düşmanım ise, Hakk’a karşı isyan bayrağı açandır. İşte imanımın dostu ve onun düşmanı.

Allah’ım, bu hâlimi gerçeğe ilet. Yolumu açık tut. Doğru yolda bana sebat ver. Verdiğin iyi hâli, bir daha almamak üzere hibe et; emanet olarak verme.

 

Kaynak:

el Fethu'r Rabbani ve'l Feyzü'r Rahmani,

Abdülkadir Geylâni.


Zuhur diğer yazıları