Zuhur

es-selâmü aleyküm

es-selâmü aleyküm

Gerçek seven; rabt olur, medfun olur gayr-i ihtiyarî sevdiğine. Çünkü mü’min bilir ki: “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” dünya ve âhirette…

merhabalar efendim

Şükür kavuşturana…

Aslında kişi, sevdiğinden bir an bile ayrılmaz ya, lafın gelişi böyle söylenir.

Gerçek seven; rabt olur, medfun olur gayr-i ihtiyarî sevdiğine. Çünkü mü’min bilir ki:

Kişi sevdiğiyle beraberdir.” dünya ve âhirette…

Kâh İsmail olur, kurban edilir O’nun yoluna, kâh Ali olur, şehadete merhaba der şeb-i arûsu karşılar gibi.

Allah’a, Rasûlü’ne ve Kur’ân’a bağlılığın/râbıtanın tezahürüdür olup biten aslında.

Hal böyleyken dinin emir ve yasaklarına titizlikle riayet eden, Sünnet’i hakkıyla bilip ihya eden kâmil mürşidlere râbıta hususunda dinin hükmü nedir, bu husus nasıl anlaşılmalıdır?

İnsanlar akla hayale gelmeyen batıl şeylere iltifat gösterip, onlarla dünya ve âhiretlerini mahvedecek tehlikeli râbıtalar kuruyor iken, günümüzde;

Seni seven âşıkların

Gözü yaşı dinmez imiş

Seni maksud edinenler

Dünya ahret anmaz imiş

Şuuruna sahip hâl ehline; özünde, sözünde ve ef‘âlinde benzemeye çalışmak niçin bir problemmiş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır?

Hakikatte Kur’ân’la ve Sünnet’le râbıtalı olabilmek; ancak bu iki temel kaynağı en iyi şekilde anlayıp yorumlayabilen çift kanatlı/zülcenâheyn bir “mürşid-i kâmile” râbıtalı olmakla mümkündür.

“…ve sâlihlerle beraber olun!” (Tevbe, 119)bir emr-i İlâhî ise bize düşen zâhirde ve bâtında/iç dünyamızda sâlih kullarla râbıtalı/bağlantılı olmamız, onların hâlleriyle hâllenmemizdir.

Ebû Hanîfe Hz.lerinin tasavvufî çizgisi, aslında büyük mezhep imamlarının, birer feyz ü kemâl membaı olan mürşid-i kâmillerden nasıl istifade ettiklerini çağlara haykırır.

Çünkü tasavvuf, özünü dinin temel prensiplerinden alan mükemmel bir disiplindir.

Onda hak ve hakikat namına yok, yoktur.

Kaldı ki insanın aradığı sükûn, huzur ve itminan da yine ondadır.

“Dikkat edin! Kalpler ancak Allah’ın (c.c) zikriyle mutmain olur.”(Ra‘d, 28)

Hz. Peygamber’e (s.a.s) söz söyleyemeyip de hadîsler üzerinden –güya- O’nu eleştirmeye çalışanlara da “Bazılarına ne oluyor ki!” diyoruz bu sayımızda.

Yine;

Ümmi iken ilim sahibi olman sana mücize olarak yeter

Yetim halinde iken böyle terbiyeli olman yeter.

Dizelerinin sahibi İmam Busirî’ye kulak vereceğiz hep birlikte.

Allah’a ve Rasûlü’ne müştak olan bu Hakk âşığının; bam telimize dokunan o enfes kasidesi ile umulur ki hasta sînelerimize bir nebze olsun devâ bulur.

Bâkî ve kevserî selamlar…


Zuhur diğer yazıları