Temel İki Kaynak
O’na inandığını söyleyen müslümanlara NE OLUYOR!
İslâm dininin temel iki kaynağından biri Kur’ân-ı Kerim, diğeri de hadislerdir.
Dini esaslar bu iki kaynak üzerine bina edilmiştir. Bundan doğan İslâm fıkhı, ulemânın titiz çalışmaları neticesinde âdeta kılı kırk yararcasına titizlikle yapılmıştır.
Bu itibarladır ki, bu iki kaynak iyi anlaşılmalı ve iyi de anlatılmalıdır.
Kur’ân-ı Kerim ortada, kıyamete kadar hükmü devam edecektir. Katından indirilmiş, muhafızı da yine O’dur.
Hadislere gelince…
Rasûlullâh devrinde hafızalara hâkk edilmiş, bulunabilen yazı malzemelerine, unutulmamak için kaydolunmuş, Buhârî, Müslim gibi muhaddisler onları toplamış, kitaplara, bâblara ayırmış ve sonraki nesillere hazırlamışlardır. Hadis olmayanlar ayıklanarak atılmıştır. Hadis kitaplarına aldıkları Peygamber sözlerine de sahih, hasen… diyerek isimler vermişlerdir.
Diğer taraftan da, hadis râvileri bu hususta çok titizlik göstermişler, O’na “söylemediğini” söyledi diyerek yalan isnat etmekten çekinmişlerdir.
“Cehennemdeki yerini hazırlasın” (Buhârî, İlim/38; Müslim, Zühd/72) ikazından çok korkmuşlardır.
Peygamberin sözlerinin müslümanlar arasında çok ayrı bir yeri vardır. İyiliğe teşvik etmiş, kötülüklerden sakındırmış, dünyanın bir cife, ahiretin ise ebedi olduğu üzerinde sık sık durulmuştur.
Müslümanlığın ilk döneminde Kâbe’nin gölgesinde istirahat ederken eziyet gören sahabîlerin kendilerine şikâyeti üzerine, canlı örnekler vererek hem gelecekten, hem de istikbaldeki olaylardan haber vermiştir.
Adeta “Siz niye şikâyet ediyorsunuz?” demiştir.
“Sizden önceki iman edenler, işkence için ortaya getirilir, canlı canlı derileri yüzülür, sonra da demir taraklarla vücutları lime lime edilirdi de onlar asla imanlarından dönmezlerdi…”
Ve devamla;
“Öyle bir zaman gelecek ki, Hadramevt arasındaki mesafeyi, bir kişi (veya kişiler) emniyet içerisinde rahatlıkla geçeceklerdir. Fakat sizler çok acele ediyorsunuz!” (Ahmed b. Hanbel, V, 11, Buhârî, VIII, 56, Ebû Dâvûd, III, 47) buyurmuşlardır.
Kıyamete yakın çıkacak fitnelerden, olaylardan haber vermiş.
Deccal’ in zuhur edeceğini, Mehdi’nin geleceğini…
İsa’nın (a.s) nüzulünü bile kabul ettikleri, “Common Link” (birleşik bağlar) diyerek hadislerin mevsûkiyetini/sağlamlığını kabul ettikleri halde;
O’na inandığını söyleyen müslümanlara NE OLUYOR!
Abdullah DEMİRCİOĞLU diğer yazıları
- 09 Aralık 2023 METÂ NASRULLAH
- 15 Temmuz 2023 Nasuh Tevbesi
- 19 Ocak 2023 Tasavvufta Rabıta ve Uyarılar
- 11 Eylul 2022 Şerefli Üç Mekan
- 11 Eylul 2022 Tasavvuf Demirden Leblebidir – Kürsüden Kaleme
- 04 Nisan 2022 Tevbe ve İstiğfar
- 01 Aralık 2021 Dünya ve Ahiret Bereketi
- 08 Haziran 2021 Küfür ve Dalalet
- 08 Şubat 2021 Hicret, Ama Nereye?
- 18 Ekim 2020 Tasavvufi Hayat ve Allah Dostlarından Örnekler
- 26 Nisan 2020 Korona Virüs Üzerine
- 28 Ocak 2020 Kerb-i Azîm
- 28 Eylul 2019 Onların Sözleri
- 29 Nisan 2019 Şahadet ve Namaz
- 09 Mart 2018 Bir Gün Gelecek…
- 29 Ekim 2017 Tasavvuf Yolunu Tuttum Giderim
- 29 Ekim 2017 Doğru ve Sağlam İtikad
- 17 Temmuz 2017 Dua Üzerine
- 23 Şubat 2017 Kandiller ve Hadiselere Bakış
- 23 Şubat 2017 Bütün Müslümanlar, Bütün Maneviyat Erleri, Kardeşlerim
- 26 Ekim 2016 Zaman Gelecek ki…
- 25 Ekim 2016 Diyalog
- 09 Mart 2016 Emaneti Yüklenmek
- 31 Ocak 2016 Beşeriyetin İhtiyaçları; İlim ve Kur’ân-ı Kerîm
- 31 Ekim 2015 Bir Hadîs-i Şerîf Üzerine
- 30 Temmuz 2015 Şehr-i Ramazan
- 28 Şubat 2015 Rabıtanın Mahiyeti?
- 16 Kasım 2014 Kul Hakları
- 03 Haziran 2014 Mekke Ve Medine’nin Fazileti
- 09 Şubat 2014 Doğru Söylediyse Kurtuldu
- 17 Eylul 2013 Biz Neredeyiz?
- 25 Mayıs 2013 İlim Üzerine
- 03 Kasım 2012 Dinî Hassasiyet
- 11 Ağustos 2012 Kur’ân ve Sünnet’te Veli Kavramı
- 11 Mart 2012 O’ndan Af Dileyiniz!
- 29 Aralık 2011 Zikrullâhın Feyz ve Bereketleri
- 06 Ekim 2011 Hasb-i Hâl / İntibalarım
- 05 Ekim 2011 Kurban İbadeti ve Bayramı
- 28 Haziran 2011 Üç Aylar ve Oruç
- 15 Nisan 2011 Kutlu Doğum ve Kaside-i Bür`e
- 26 Şubat 2011 Hayat Veren Davet
- 25 Aralık 2010 Zamânı Durdurun
- 25 Aralık 2010 Mâ ‘Adette Lehâ
- 12 Ekim 2010 Eğitim ve Öğretim Yılı Münasebetiyle
- 08 Ağustos 2010 Rahmet ve Mağfiret Ayı
- 22 Temmuz 2010 Dört Unsur
- 22 Temmuz 2010 Ne Olurdu
- 04 Nisan 2010 Hz. Peygamber´in Yüksek Ahlâkı