Prof. Dr. Ali AKYÜZ

Müjdeci, Umut Dolu ve Gerçekçi Olmak

Müjdeci, Umut Dolu ve Gerçekçi Olmak

Hz. Peygamber’in en ayrıcalıklı vasfıdır MÜJDECİ olmak.

“Ey Muhammed! Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele!” (Zümer, 39/18)

Hz. Peygamber’in en ayrıcalıklı vasfıdır MÜJDECİ olmak.

O, karanlıklar arasında yolunu ve umudunu kaybetmişlere yüksek tondan haykırışıyla umut aşılayan ve yol gösterendir. Haykırdığı ilk prensip,

“Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. O bütün kusur ve günahları bağışlar. Allah’ın rahmetinden ancak gerçeği ve hakikati saklayan kâfirler umut keser.” (Yûsuf, 12/87; Zümer, 39/53) ifadesiyle formüle edilen ve umutsuzluğa karşı tavır belirlemeyi, düşüncesinin temeline oturtan umut dolu aydınlık çağrısıdır. Kötülük ve zulmün sürekli olmadığını, mutlaka bir gün güneşin doğacağını, bedbinlikler, karamsarlıklar ve olumsuzlukların dağılacağını muştulayan bir duygu, düşünce atmosferini oluşturma çabasıdır. Şâirin dediği gibi;

 

Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakkın,

Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.

 

Umutları olmayanların yarınları yoktur. Yarınları olmayan, hayalleri tükenen insanların azim ve heyecanı kaybolur. Böyle bir atmosfer içinde sıkışan insanoğlunun çalışma ve gayretli olması beklenemez. Sonuç itibariyle herkes bir yanlışa ve hayal dünyasında oluşturduğu bir mite sığınır ve onunla oyalanmaya, bu duygularla avunmaya çalışır. Bir vecizede ifadesini bulduğu üzere,

“Kimisi geçmişin hamasetine sığınır, kimisi geleceğin umutlarına soyunur, hep hayal dünyasında gezinir, hiç yaşamadan ölürler.”

Böylesi karamsarlıkların arasından sıyrılıp bir an olsun ışığa ulaşmak için insanlar, yalan-yanlış demeden fallara, falcılara, rüyalara ve yorumculara kucak açarlar.

Mutlu olmak için umuda ve müjdelere ne kadar da ihtiyacımız var! Bu fıtrî/beşerî duygu değil midir insanları gerçek müjde ve umutları göremedikleri için rüyalardan, falcılardan müjde ve umut almaya ve heyecan tazelemeye iten!

Hz. Peygamber’in gerçekçiliğinde -riyakârlıktan uzak- hayatı dolu dolu yaşamak ve onun umut dolu ve müjdeci tavrında sürekliliği korumak, herkes için en yüce ve doruktaki örnek olmalıdır. Onun hayatındaki umut ve umutsuzluğa dair kırık çizgilere bakıldığında en zor anlarında bile tavrı hep umuttan yana olmuştur. Umutsuzluktan iz yoktur.

İnsanî erdemlerin abidevî ölçekte örneğini temsil eden Hz. Peygamber’e umutlu, gerçekçi ve müjdeci olmak yani umut vermekle ilgili Kur’ân-ı Kerim’de;

Ø Ancak Kur’ân’a uyan, Allah’tan korkan kimseyi uyarabileceği ve böyle kimseleri mağfiret ve mükâfatla müjdelemesi,

Ø Bazılarının elindeki varlık ve zenginliğe göz dikmemesi, üzülüp karamsar olmaması,

Ø Peygamberi dinleyip duyan ve sözün en güzeline uyanları müjdelemesi,

Ø Yarınlara Allah’ın yardımı ve dilemesiyle daha iyi ve daha doğruya ulaşma umudunu yitirmeden bakması,

Ø Allah’ın lütfuna, yardım ve fethe mutlaka ereceklerini mü’minlere müjdelemesi,

Ø Allah uğruna mallarıyla, canlarıyla mücadele eden, tevbe eden, ibadete devam eden, hamdini eksik etmeyen, oruç tutan, namazını kılan, iyiliği öven, kötülüğü yeren ve Allah’ın koyduğu kurallara riayet eden mü’minleri müjdelemesi,

Ø Eşlerine güzel davranışlarından dolayı Allah’ın büyük bir mükâfat hazırladığını bildirmesi,

Ø Maddi ve manevi değerlere saygılı, Allah’ı hatırından çıkarmayan erkek-kadın herkesin bağışlanacağını ve büyük bir mükâfatın onları beklediğini açıklaması,

Ø Haddi aşanların da Allah’ın rahmetinden ümit kesmemesi gerektiği ve onun bütün kusur ve günahları bağışlayacağını duyurması,

Ø Ayrıca her şeyin bilinçli bir oluşum olduğu ve hiçbir şeyin tesadüfi olmadığı, kör tesadüflerin oluşturduğu kaos ortamının korkularından uzak durmak ve düşünmek gerektiği, fizik ve metafizik her şeyin vazedilen ilahi kurala uygun bir şekilde oluşmakta olduğunun ilanen dile getirilmesi emir ve tavsiye edilmektedir.

Müjdeci, umut dolu ve gerçekçi olmakla ilgili özelde Hz. Peygamber’e, genelde herkese davranış ve ifade yükümlülüğü getiren ayetlerin meallerini okuyucuların dikkat ve anlayışına sunuyorum;

“Sen ancak Kur’ân’a uyanı ve görmeden Rahman’dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele!” (Yâ-sîn, 36/11)

“Sakın onlardan bazılarına verdiğimiz dünya malına göz dikme! Onlardan dolayı üzülme ve müminlere alçak gönüllü ol!” (Hicr, 15/88)

“Tâğut’a kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere müjde vardır. Ey Muhammed, dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele! Allah’ın doğru yola ilettiği kimseler onlardır. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.” (Zümer, 39/17-18)

“İnşallah demedikçe hiçbir şey için “Bunu yarın yapacağım” deme! Bunu unuttuğun takdirde Allah’ı an ve ‘umarım Rabbim beni, doğruya bundan daha yakın olan bir yola iletir’ de.” (Kehf, 18/23-24)

“Allah’ın lütfuna ereceklerini müminlere müjdele! Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme! Onların eziyetlerine aldırma, Allah’a güven! Vekil ve destek olarak Allah yeter.” (Ahzâb, 33/47-48)

“Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah’tan yardım ve yakın bir fetih. Müminleri müjdele!” (Sâf, 61/13)

“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. Bu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da, Allah üzerine hak bir vaattir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde, O’nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu büyük kazançtır. Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlar… O müminleri müjdele!” (Tevbe, 9/111-112)


Prof. Dr. Ali AKYÜZ diğer yazıları