Prof. Dr. Ali AKYÜZ

Zeki, Dikkatli, Gözlemci ve Yorumcu

Zeki, Dikkatli, Gözlemci ve Yorumcu

“Resulüm! De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin akıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi.”[Rûm, 42]

“Resulüm! De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin akıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi.”[Rûm, 42]

Misyonu olan bilgin ve bilge bir insanın içinde yaşadığı toplum tarafından kabul görmesi ve gelecek nesiller üzerinde etki bırakması, büyük ölçüde onun idealleri kadar realiteyi yakalamasına bağlıdır. İçinde bulunduğu ortamın gerçekliğinden uzak, realitelerin farkında olmayan kendi idealleriyle avunan birisinin insanlığa ve içinde yaşadığı topluma cazibe merkezi olması ve bir çekim gücü teşkil etmesi imkânsızdır.

İnsanlık tarihinde olumlu siyasi ve sosyal işler bırakmış kimselerin şahsiyetleri analiz edildiğinde bu gerçeğin fark edilmemesi mümkün değildir. Onlar bütün insani erdemlere sahip olmanın yanında kavrayışları itibariyle son derece zeki, olayları gözlemleyen, çevresine, tarihe ayrıca istidlal yöntemiyle geleceğe son derece dikkatli ve bu bütünün sosyo-politik, sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve psiko-sosyal yorumlarını yapan, paylaşan ve seslendiren şahsiyetlerdir.

Hz. Peygamberin, geçmişten bugüne peygamberlik mirasının bütününe sahip bir abide şahsiyet olarak vahyin mihmandarlığında ufku geniş bu yönünü tetkik etmenden doğru bir tahlilde bulunabilmek imkânsızdır. O´nun, içinde bulunan an, gelecek ve geçmişe dair haber, yorum ve değerlendirmelerini Kur´ân´ın kendisine sunduğu perspektifin, bir başka ifadeyle seslendirilmesi şekliyle tezahür edebileceği ihtimalini göz önünde bulundurmak anlam-bilim bakımından fevkalâde önemlidir. Kûr´ân-Sünnet bütünlüğüne sahip bir yaklaşımın, çerçeve, ifade, üslup açısından benzerlikleri hakikat-mecaz, teşbih, kinaye ve benzeri anlatım şekillerini belirleme imkân ve kolaylığı kazandıracaktır. Bu detayların farkında olmayan ve onları dikkate almayan bir değerlendirme, Kur´an´ın pratik hayata ait yansımaları mevkiindeki sünnetten ve onun kaynağı olan örnek şahsiyet Peygamberden yeterince ve doğru istifadeye mani olacaktır.

Yaratıcının vazettiği ontolojik yasaları ihlal etmenin ve onları görmezden gelmenin, nasıl ve ne denli korkunç sonuçlar ortaya çıkaracağı ve bunun ilahi bir determinizm olduğu yargısıyla Kur´an diliyle, geçmiş peygamberlerin ümmetlerinden örnekler sunmak suretiyle zikredilmektedir. Hz. Peygamberin diliyle de ferdi ve toplumsal ahlakın bozulması, ekonomik gücün kaba-saba, birikimsiz, cahil sığır çobanlarının elinde temerküz etmesi sebebiyle siyasi ve sosyal nüfuzun el değiştirmesi neticesinde adaletin kaybolup zulmün yaygınlaşmasıyla toplumsal dengenin bozulması kıyamet emaresi olarak sunulmakta, dolayısıyla dikkatli ve zinde bir hayat anlayışına çağrı önerilmektedir. Bütün bu haber, tavsiye ve önerileri bir kehanet meselesi gibi algılayıp, sadece bilgiyi aktaran rivayet yönteminin eleştirisi üzerine oturtulan tezlerin önemli bir ayrıntıyı gözden kaçırdığı aşikârdır. O da vahyin ışığında yürüyen zeki bir peygamberin, aynı zamanda birikim ve vukufundan kaynaklanan, dikkat, gözlem ve yorumlarının aynı ışık altındaki isabet ve ferasetidir. Kitap ve sünneti bu yönüyle etüt ve mütalaa eden herkes bu isabetin tereddütsüz farkına varacaktır.

İnsani erdemlerin âbidevi ölçekte örneğini temsil eden Hz. Peygamber´in zeki, dikkatli, gözlemci ve yorumcu olmasıyla ilgili Kur´ân-ı Kerim´de;

* Ahenkle uyumlu hareket eden yeri göğü ve kâinatı seyrederek yaratılışın kusursuzluğunu gözlemlemesi,

* Gözlerde ve yerde var olanlara bakıp ibret alması,

* Yeryüzünü gezip dolaşıp Allah´ın (c.c) âlemi ilk baştan nasıl yaratmışsa dirilişi de aynen yineleyeceğine istidlal etmesi,

* Yeryüzünde seyahat edip geçmiş ümmetlerin, peygamberleri yalanlayanların ve günahkârların akıbetinin nasıl ve nice olduğunu görmesi,

* Gece ve gündüz gibi olağan fiziki oluşumlar hakkında düşünmesi ve bunların bir yaratıcının yaratmasıyla mümkün olduğunu idrak etmesi ve eğer kıyamete kadar gece hiç gündüz olmadan sürse ya da gündüz hiç gece olmadan aralıksız devam etse, sular çekiliverse, istirahat ve maişetin hangi şartlar altında yapılabileceğini ve buna kimin engel olabileceğini muhasebe etmesi,

* Gökten ve yerden rızık verenin Allah (c.c) olduğu hatırlatarak ona asi olunmaması gerektiğini duyurması,

* Her canlı için indirdiği rızıkları düşünerek Allah´a (c.c)  itaat etmesi,

* Yüce kudret sahibinin yanında onun izni olmadan, peygamberin (s.a.s) dahi hiçbir güç ve kudretinin olmadığını, kendine bile herhangi bir fayda ve zarar verecek gücünün olmadığını açıklaması,

* İnsanoğluna sunulan kulak, göz ve kalp gibi değerli organ ve nimetleri onlardan alırsa Allah´tan (c.c) başka geri verebilecek bir gücün olup olmadığını bir kez daha düşünmesi,

* Gökten ve yerden inen azaba, karanın ve denizin tehlikelerine karşı onları Allah´tan (c.c) gayrı koruyan bir gücün olmaması,

* Allah (c.c) isterse gökten ve yerden azap göndermeye ve insanları birbirine düşürüp cezalandırmaya her zaman muktedir olması,

* Geçmiş ümmetlerin başına gelen bela ve musibetlerinin benzerinin başlarına gelmesinden, örneğin Âd/Sodom ve Semud´un/Gomore başına gelen kasırga felaketinin kendi başlarına gelmesinden sakınmaları için onları uyarması,

* Aslında insanların başlarına gelen felaketlerin, karada, denizde ve bütün evrende bozulan dengenin kendi kusur ve günahları yüzünden olduğunu, daha önce helak edilen toplumların da benzer sebeplerden mahvedildiğini ifade etmesi emir ve tavsiye edilmektedir.

Tarihi ve güncel hareketlere karşı dikkatli, gözlemci ve yorumcu olmakla ilgili özelde Hz. Peygamber´e (s.a.s), genelde herkese davranış ve ifade yükümlülüğü getiren ayetlerin meallerini okuyucuların dikkat ve anlayışına sunuyorum;

* “Birbiri ile ahenkli yedi göğü yaratan Allah´ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bak! Bir bozukluk görebiliyor musun? Sonra gözünü tekrar tekrar çevir bak! Göz aciz ve bitkin halde sana dönecektir.” [Mülk, 3,4]

* “De ki; Göklerde ve yerde neler var, bakın da ibret alın! Fakan inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar fayda sağlamaz.” [Yûnus, 101]

* “Deki; Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın! Allah bundan sonra aynı şekilde ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.” [Ankebût, 20]

* ”De ki: Yeryüzünde gezin, günahkârların âkıbeti nice oldu! Görün!” [Neml, 69]

* “De ki: Yeryüzünde dolaşın, Peygamberleri yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bakın!” [En´âm, 11]

* “De ki: Düşündünüz mü hiç, Eğer Allah üzerinizde geceyi Tâ kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah´tan başka size bir ışık getirecek tanrı kimdir? Hâlâ işitmeyecek misiniz? Söyleyin bakalım, Eğer Allah üzerinizde gündüzü tâ kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah´tan başka, istirahat edeceğiniz geceyi size getirecek tanrı kimdir? Hala görmeyecek misiniz?” [Kasas, 71-72]


Prof. Dr. Ali AKYÜZ diğer yazıları