Bilgi ve Bilgelik

lmiye sınıfının yozlaşması çöküşün kronikleştiğinin en ciddi göstergesidir.

Rabbim, benim ilmimi artır!” (Tâhâ, 114)

Geçmiş ve gelecek düzleminde güncelliği korumak ve aktüaliteyi takip etmek, hep yeni ve zinde kalmak için de okumanın gereği düşünüldüğünde, “Oku” emrinin ne denli eskimeyen bir yeni ve her gün, her an tekrarlanan bir yenilenme ameliyesi olduğu açıkça görülmektedir. Vahyin takdir ettiği öncelikli konumunu hiç kaybetmeyen bu evrensel aydınlanma çağrısı, dünya ve ahireti elde etmenin ve korumanın öncelikli aracı olduğu gerçeğini de hep muhafaza etmiştir. “Oku” emriyle ifade edilen bilgilenme ameliyesi, “Yaratan Rabbinin adıyla” ifadesinde de bilgeliği formüle edip ebedileştirmiştir.

Bilgilenmeyi bir şeyler okuyup-yazmak, cahilliği de bunlardan mahrum olmak gibi algılayan kısır/kusurlu anlayış, bilgiye yüce gaye ve hedeflere ulaşmak uğrunda fonksiyonellik kazandıran bilgeliği göz ardı etmiştir.

Modern çağın, okuma-yazmayı bilip bilmemek ekseninde tanımladığı cahillik, geri kalmışlığın ve ahlaki yozlaşmanın da en büyük sebebi olarak gösterilmiştir. Dolayısıyla karşılaşılan her problemi, bu iksirli! formülün gerçekleştirilmesiyle çözüme kavuşturma hayali ve avuntusu bir nakarat gibi tekrarlanmaktadır. Oysa modernitenin en büyük paradokslarından biri de yaşanan siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik yozlaşma/kirlenmenin neredeyse bütünüyle bilgili, donanımlı, sahasında uzman kişilerden teşekkül etmiş kalifiye suçlar olmasıdır. O halde sadece ve tek başına bilgi, insanı erdemlere yöneltmeye yetmemektedir. Böyle bir sonuç yapılan tespitin de isabetini tartışılır kılmaktadır. Ruhunu ve fonunu güzel amaçlarla donatmak suretiyle bilgiye hedefler belirleyen bilgelikten mahrum bilgin, mücadelesi gerçekten çok daha güç kalifiye suç makinesine dönüşmektedir.

Bilgilenme bir analiz ise, bilgelik sentezdir.Bilgiye bir misyon yüklemek, başı boşluktan kurtarıp erdemlere yöneltmek, bilgelikle mümkündür. Bilgelik de, bütün erdemlerin kaynağı olan yüce yaratanın adıyla başlayıp ona doğru yürümekle elde edilebilir.

Bu erdemlere sahip ilmiye sınıfına önemli görevler yüklenmekte; objektif ve özgürce konuşma sorumluluğu getirilmektedir. Olumsuz sosyal gelişmeler ve toplumsal yozlaşmalar karşısında ilk ve gür sesin onlardan çıkması gerektiğini; “İnsanların/Ehl-i Kitab'ın birçoğunun günah, düşmanlık ve haram yemede yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları ne kadar kötüdür! Din adamları ve âlimleri onları, günah olan sözleri söylemekten ve haram yemekten menetselerdi ya! İşledikleri fiiller ne kötüdür!” (Maide, 62-63)ifadeleriyle tespit edip görevlerini hatırlatırken ne yazık ki, yozlaşmanınbir parçası olmak suretiyle pek de sorumluluklarını yerine getirmediklerini dile getirmektedir.

İlmiye sınıfının yozlaşması çöküşün kronikleştiğinin en ciddi göstergesidir. Zor zamanlarda konuşmayı bir erdem ola­rak kabul ve tavsiye eden İslam, “...adaletsiz/zalim yöneticiye hak söz haklı söz söylemeyi en büyük ve en erdemli mücadele olarak...” (Ebu Davud,Melâhim/17; Tirmizi,Fiten/13; Nesai,Biat/37; İbn Mace,Fiten/20; Ahmed b. Hanbel,III, 19, 61; IV, 314, 315; V, 251, 256) sunmaktadır. Yozlaşmayı önleyip engelleyecek, berrak kalmayı sağlayacak fikri ve toplumsal yenilenme ancak böyle mümkün olacaktır. Bu davranış ise bir risk üslenme ve mücadele azmidir.

Bu riski, mücadele azmini ve heyecanını bilgi değil ancak bilgelik verir. Entelijansiyanın suskunluğu, riyakârlık ve dalkavukluğu da bilgi eksikliğinden değil ahlaki erdemlerin bileşkesi olan bilgelikten mahrum olmaktan kaynaklanmaktadır.

Yüce Allah'ın, Peygamberine bilgi/ bilgelik ve öğrenmeyle ilgili hitabında, ana hatlarıyla ifade edilecek olursa, öğrenmenin amacı, konusu, metodu, kaynağı, kapsamı vb. başkaca prensip­lere dikkat çekildiği açıkça tespit edilmektedir;

•      Her şeye olduğu gibi okuma-yazmaya ve öğrenmeye de Yüce Yarada­n’ın adıyla başlamak;

•      Bilenlerle, bilmeyenlerin bir olmadığını ifadeyle bilgi ve bilgeyi yüceltmek,

•      İyi bir öğrenme için tane tane, dikkatle, acele etmeden okumak,

•      İlmini artırması için Allah'a dua etmek, arzu ve istek sahibi olmak,

•      Okuyup-bilgilendikçe Allah'ın kelimelerinin ve kâinatın yasalarının değişmezliğini öğrenmek,

•      Okudukça kulluğun artması ve gönül inceliğine ermek,

•      Delilsiz, mesnetsiz konuşmamak ve konuşanlara itibar etmemek,

•      Bilginin onuruna hürmeten münakaşa ve polemiğe girmemek,

•      İleri-geri konuşanlara herhangi bir şey sormamak ve bilgi istememek,

•      Her şeyi bilmek, sonsuz bilgi, gayb bilgisi ve kıyamet günü bilgisinin sadece ve yalnız Allah'a mahsus olduğuna inanmak,

•      Ne kadar okuyup öğrenseniz de sizin bilginizin sınırlı, Allah'ın bilgi­sinin sınırsız olduğunu fark etmek,

•      Derya-deniz mürekkep olsa da Allah'ın sonsuz bilgisini öğrenip yaz­manın imkânsızlığını tespit ve teyit etmek gibi okuma ve öğrenmenin unsur ve keyfiyeti ile davranışları itibariyle sorumlu tutulan Hz. Pey­gamber konunun teorik zeminine dair fikir ve düşünceyi beyan etmek­le de mesul tutulmaktadır.

Bu konuyu şekillendiren ve bununla ilgili özelde Hz. Pey­gamber’e genelde herkese davranış ve ifade yükümlülüğü getiren ayetlerin meallerini okuyucuların anlayış ve dikkatine su­nuyorum;

•       Yaratan Rabbinin adıyla

•       Oku!

•       O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı.

•       Oku!

•       İnsana bilmediklerini belleten,

•       Kalemle yazmayı öğreten Rabbin,

•       En büyük kerem sahibidir. (‘Alak, 96/1-5)

 

•       Geceleri secde ederek ve

•       Kıyamda durarak ibadet eden,

•       Ahiretten çekinen ve

•       Rabbinin rahmetini dileyen kimse,

•       O inkârcı gibi midir?

•       De ki:

•       Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?

•       Doğrusu ancak,

•       Akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür. (Zümer, 39/9)

 

•       Birazı hariç, geceleri kalk namaz kıl.

•       Gecenin yarısını kıl.

•       Yahut bunu biraz azalt, ya da çoğalt ve

•       Kur'ân'ı tane tane oku! (Müzzemmil, 73/2-4)

 

•       Resulüm!

•       Vahyi çarçabuk almak için dilini kıpırdatma!

•       Şüphesiz onu toplamak,

•      Senin kalbine yerleştirmek ve

•      Onu okutmak bize aittir.

•      O halde, biz onu okuduğumuz zaman

•      Sen onun okunuşunu takip et! (031 Kıyamet, 075/16-18)

 

•      Rabbinin Kitabından sana vahy edileni oku

•      Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur.

•      O'ndan başka bir sığınak da bulamazsın. (Kehf, 18/27)

 

•      Gerçek hükümdar ve yüce olan Allah,

•      Sana onun vahyini tamamlamadan önceKur'an'ı okumakta acele etme ve “Rabbim, benim ilmimi artır” de!(Tâhâ, 20/114)

 

•      Resulüm!

•      Sana vahy edilen Kitab’ı oku! ve

•      Namazı kıl!

•      Namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyur.

•      Allah 'ı anmak ibadetlerin en büyüğüdür.

•      Allah yaptıklarınızı bilir. (085 Ankebût,029/45)

 

•      İnsanlardan, bilmeden tahmin yürüterek;

•      “Onlar üç kişidir; dördüncüleri de köpekleridir”

•      “Beş kişidir; altın cilan köpekleridir”

•      “Onlar yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir” diyenlere

•       De ki:

•       Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir.

•       Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır.

•       Öyle ise Ashâb-ı Kehf hakkında,

•       Delillerin açık olması haricinde bir münakaşaya girişme ve

•       Onlar hakkında ileri-geri konuşan kimselerin

•       Hiçbirinden bilgi isteme! (Kehf, 18/22)

 

•       Sana ruh hakkında soru soranlara

•       De ki:

•       Ruh Rabbimin emrindendir;

•       Size ancak az bir bilgi verilmiştir.(İsrâ, 17/85)

 

•       De ki:

•       Göklerde ve yerde,

•       Allah'tan başka kimse gaybı bilmez.

•       Onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler. (Neml, 27/65)

 

•       “Doğru ise söyleyin, bu tehdit

•       Hani ne zaman gerçekleşecek?“diyenlere

•       De ki:

•       O bilgi, ancak Allah 'a mahsustur.

•       Benise sadece apaçık bir uyarıcıyım.(Mülk,67/25-26)

 

•     De ki:

•     Rabbimin sözleri için derya mürekkep olsa ve bir o kadar da ilâve etsek dahi,

•     Rabbimin sözleri bitmeden

•     Deniz tükenecektir. (Kehf, 18/109)


Prof. Dr. Ali AKYÜZ diğer yazıları