Prof. Dr. Ali AKYÜZ

Doğruluk / Dürüstlük / Samimiyet / Emin Ve Güvenilir Olmak

Doğruluk / Dürüstlük / Samimiyet / Emin Ve Güvenilir Olmak

Resulüm! De ki: Ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.” (Sâd, 8)

"Resulüm! De ki: Ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.” (Sâd, 8)

İslâm’ın baş tacı ettiği ve çok önemsediği değerler manzumesinin başında yer alan ahlakî ölçüler arasında mihenk taş kıymetinde düsturlardır dürüst ve güvenilir olmak.

İnanç ve ibadetten yani ferdi tavırdan sosyal davranış ve beşeri münasebetlere kadar her alanda bütün başlangıçların ve sürekliliğin mihenk taşıdır doğruluk ve emin olmak. Gönül adamı, engin müsamaha insanı Mevlâna’nın seslendirip bütün dünyada yankılandığı üzere; “olduğu gibi görünmek ya da görün­dü gibi olmak"dürüst, samimi ve içten olmak.

Yüce Allah’a imanın içten ve samimi olması gereğine binaen, ferdin iradesine, arzu ve isteğine saygı duyulmuş ve “dinde zorlama ve icbar"yasak edilmiştir. Bu yaklaşım ve anlayışın oluşturduğu münasebet çizgisi samimiyet, içtenlik, dürüstlük ve netice itibariyle de güvenilir olmaktır.

Allah samimi, içten ve dürüst olmayanı kabul etmediği gibi kulların münasebet standardını da bu esasa göre tespit etmiş ve fıtratın kanununu böyle vazetmiştir. Hz. Peygamber de;

"Üç/dört özellik vardır ki, kimde tamamı bulunursa katıksız münafık olur, bu hususiyetlerden biri ya da birkaçı bulunursa nifak izleri taşır; yalan konuşmak, sözünde durmamak, düşmanlığında kaide-kural tanımamak ve güveni kötüye kullanıp hıyanet etmek.” (Buhari, İman/24)sözleriyle doğru, dürüst, samimi ve güvenilir olmayı imanın en önemli erdemi saymış, aksini nifak göstergesi olarak nitelemiştir.

Fert olarak kaç kişinin sırrına sahip çıkacak kadar güveni­lirsin ve koskoca kalabalıklar arasında sırrını emanet edebilecek kaç kişiye güvenebildin? Toplumun güven bilançosu hakkında küçük bir anket...

Ferdi ve sosyal planda samimiyetsiz ve güvensiz oluşum­lardan asla kalıcı erdemler ve değerler yükselip gelişemez. Sa­mimiyet, inandığınız değerleri zor anlarınızda kendinize kalkan yapmak ve emeksizce, alın teri dökmeden başkalarının değerlerine kolay yoldan konmak değil, göğsünüzü onlara siper edip bedeninizi, canınızı onlara kalkan yapmaktır. Darda kaldığımızda onların arkasına sığınıp, saklanmak, harcamak ve istismar yerine onlara koruyucu kalkan olmaktır. Dolayısıyla dürüst ve samimi olmayan hiçbir tavır emniyet telkin etmeyeceği gibi kalıcı ve sürekli olmayı da başaramayacaktır. Yüce ve yüksek idealler çevresinde kenetlenen ve samimiyet, dürüstlük ve emniyet bağlarıyla perçinlenen oluşumlar hep kalın, geleceğe umut ve ışık tutan izler bırakmış ve devâsâ problemler hep bu iksirli ahlakî tavırla çözüme kavuşturulmuş­tur. Millet olmayı başarmış toplumların tarihinde buna ışık tu­tacak pek çok malumat bulmak mümkündür.

 Bu fıtri/ beşeri gerçeği ebedileştirmek üzere doğruluk, dü­rüstlük, samimiyet, emin ve güvenilir olmakla ilgili Kur’ân-ı Kerim’de, örnek şahsiyet Hz. Peygamber’e,

•      Dürüst olmak ve dürüst kalmak için Allah’a dua edip yardım talep etmesi,

•    Dürüst olmak kadar dürüst kalmanın da bir kararlılık ve azim gerek­tirdiği, bunun için dua ve niyazda bulunmak suretiyle iç telkin ve oto kontrol yöntemiyle motivasyon ve heyecanını zinde tutması,

•      Gireceği her yere dürüstlükle girmesi ve dürüstlükle ayrılması,

•      İnsanlar ne derse desin, tevhide davette kararlılık gösterip emrolunduğu gibi dosdoğru olması,

•     Ayrıca inandığı ilkeleri ve yapmakla sorumlu olduğu davranışları va­kar ve kararlılıkla sürdüreceğini, tartışmasız bir şekilde ilanen du­yurması,

•     Beraber olduğu ve tevbe etmeyi ihmal etmeyen insanlarla emrolunduğu üzere dosdoğru ve dürüst olması, aşırı davranışlardan sakınması,

•    Allah’ın yasaklarını ilanen insanlara okuması ve bunlar arasında, ye­tim hakkı yemeyip, yetim malına dürüst yaklaşması, adaletli olup Al­lah’a verilen sözü tutması, başka yollara sapmadan dosdoğru yol ola­rak nitelenen bu yola uyması,

•      Geçmişte her ümmetin bir ibadet tarzı olduğu, bu konuda ehl-i kitabın onunla tartışıp çekişmesine aldırmadan Allah’a davete devam etmesi ve hakikatte dosdoğru yolda olduğu,

•      Davet ve çabasına karşılık kimseden ne bir ücret ne de bir karşılık bek­lemediği,

•      Olduğundan başka görünme gayretinde de olmadığını ilan edip duyurması emir ve tavsiye edilmektedir.


Prof. Dr. Ali AKYÜZ diğer yazıları