Zülcenâheyn

Zikir; İbadet ve Taatin Özüdür, İliğidir

Zikir; İbadet ve Taatin Özüdür, İliğidir

“Beni zikir ediniz ki Ben de sizi yanımda anayım.”(Bakara Sûresi, 151)

Cevzâ’dan tahriç etmiştir. Ebû Cevzâ buyuruyor ki; Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Münafıklar size, mürâî deyinceye kadar Cenâb-ı Allah’ı (c.c) çokça zikrediniz.” (Hadis mürseldir.) Bu hadisde cehrî zikre işaretler vardır. Hafi ve cehrî zikir ne demektir? Zikir; anmak, hatırlamak demektir. Sûfî ıstılahında ise zikir; Allah adının veya diğer esmâların, 24 saatte bir olmak üzere tekrar edilmesidir. Ekseriyetle bu, sûfîler arasında zikrullah olarak kullanılmaktadır. Bunun cemi, yani çoğuluna “ezkâr” denmektedir ki, zikirler manasınadır.

Sûfîlerce zikir dört şekilde yapılmaktadır:

1. Hafî (gizli) zikir

2. Cehrî (alenî) zikir

3. Kalbî (kalple) zikir

4. Lisânî (dille) zikir

Tarikat kurucularının içtihat farklılıklarından doğmak üzere sûfîlerin intisap ettikleri şeyhlerine göre zikir şekilleri de değişir. Bir kısmı cehrî, bir kısmı da hafi zikir yaparlar. Zikrin lezzetini tadanlar onu ancak anlarlar. Tadmayan bilmez.

Peygamberimiz (s.a.s):

“Benim, Allah (c.c) ile öyle bir vaktim vardır ki; o an bana ne bir melek-i mukarreb ve ne de bir nebiyy-i mürsel yaklaşamaz”(Keşfü’l-Hafâ, II, 173) buyurmuştur.

Zikir; ibadet ve taatin özüdür, iliğidir. Müminler için son gaye olarak tanımlanan hubbu ilahiye (Allah sevgisi) bu yoldan varılır. Yine Hadîs-i Şerîf’te gelmiştir ki; “Allah, Allah diyen kimseler üzerine kıyamet kopmaz.” Zikrullah hak olan tariklerde kuvvetli bir umdedir. Kişi zikre devam etmeden hakka vasıl olamaz. Zikrullah velilik makamına ermek için bir basamak olup, sâlikin kılıcı, silahı sayılıp onunla düşmanları def eder, gelecek olan afetleri Cenâb-ı Allah onun duasının bereketiyle ortadan kaldırır.

Zikrin özelliklerinden biri de zaman ile kayıtlı olmamasıdır. Her zaman ve her vakitte Cenâb-ı Allah zikredilebilir. Bunda abdestli veya abdestsiz olmak musavi ise de taharet üzere olmak zikrin feyizli olmasına sebeptir. Anlaşıldığı üzere namaz, ibadetlerin en üstünüdür. Fakat kılınması mekruh olan birkaç vakit vardır ki; onlar da güneş doğarken, güneş tam zevalde iken ve güneş batarken… Bu üç vakitte namaz kılmaktan nehyolunmuşuzdur. Ama zikrullah için böyle bir kayıt yoktur. Kalbin ve ruhun zikre müsait olduğu her vakit onun vaktidir.

“Onlar, Cenâb-ı Allah’ı ayakta, otururken ve yanları üzerine yatmışken zikrederler.”(Âl-i İmrân Sûresi, 190)

Yine zikrin özelliklerini belirten şu âyet-i kerîmede de buyuruluyor ki:

“Beni zikir ediniz ki Ben de sizi yanımda anayım.”(Bakara Sûresi, 151)

Görüldüğügibi mürit, Allahı (c.c) zikrederse Cenâb-ıAllah da kendi yanındaki Melâke-iMukarrebînine onu anmaktadır.

Müminşuüçşeyden tat duyuyor ise imanıkuvvetli, ama eğer duymuyorsa tehlike var demektir. Bunlar da namaz, zikir ve Kurân okumaktır.

el-Beyhakî, Hz. Enes (r.a)’in şöyle dediğini tahriç etmiştir. Resûlullah (s.a.s) buyurdular ki: “Cennet bahçelerine uğradığınız zaman, oradan istifade ediniz. Ashab dediler ki: Cennet bahçeleri hangileridir? O da: ‘Zikir halkaları/meclisleridir’ buyurdular.”


Zülcenâheyn diğer yazıları