Rabbi Erinî…
Gönül tahtında sultan oldu tevhid Şeh-i iklim-i irfan oldu tevhid
Tasavvufî düşüncenin klasiklerinden olan Menâzilu’s-Sâirin’in yazarı Abdullah Herevî bu eserinde yolculuğun yüz basamaklı merdivenini anlatır. Bu merdivenin ilk basamağı yakaza (uyanmak) son basamağı ise tevhiddir.
Bütün bu güzelliklere rağmen tasavvufî hayatı tefrikaya alet edenlere ne denebilir?
Tarikat denince tefrikayı hatırlayanlara ne söylemeli?
İsmail Hakkı Bursevî’nin tespitlerini okuyalım:
Gönül tahtında sultan oldu tevhid
Şeh-i iklim-i irfan oldu tevhid
Zemin-u âsûmana sığmaz iken
Saray-ı dilde mihmân oldu tevhid
Erişmez akl-ı kül künhüne onun
Bilinmez sırr-ı pinhân oldu tevhid
Olur dil-mürdeler onunla zinde
Kamu âşıklara cân oldu tevhid
Komaz bir zerre dilde şekkü inkâr
Anınçun din u iman oldu tevhid
Vücudun tatrasın mahveyle Hakkî
Aceb deryây-ı ümmân oldu tevhid
Daha önce bu yolu katetmiş bir mürşidin tecrübesini kullanarak samimiyet, ciddiyet ve mahviyetle birlikte yapılan bu seyahat sonunda ulaşılan tevhid gülistanına geçen asrın en büyük yolcularından Osman Şems Efendi’nin davetiyesi şöyle:
Gel gülşen-i tevhide şu bülbül gibi yahû
Nâlân olup Allah diyelim hû diyelim hû
Gözyaşı ile gülben-i aşka verelim hû
Giryan olup Allah diyelim hû diyelim hû
Vahdaniyetin sırlarıyla yüzleşebilmek için riyazât ve mücâhedenin temizleyici gücüyle özümüzü şirk ve masiva kirlerinden temizlemek gerekir. Bunun için gönül adamlarının kapısını çalmak gerekir, Sezaî-i Gülşenî’nin söylemek istediği de budur:
Tevhide döndür sözünü
Dergâha döndür yüzünü
Pâk eyleye gör özünü
Sen ey gönül gel ey gönül
Cânân illerinin vahdet güllerini koklamak isteyenlerin duygularını ise Abdülahad Nur terennüm ediyor:
Açıldı vahdet gülleri
Feryad eder bülbülleri
Göründü canân illeri
Gel gidelim Hak’dan yana.
Bu bağın bülbüllerinden Yunus Emre konunun esasına işaret ediyor:
Tevhid imiş cümle âlem
Tevhidi bilendir Âdem
Ben tevhidi inkâr eden
Öz insana düşman imiş
Tevhidin, gönlümüze açtığı derinliklerini hissedebilmek için yola düşmek gerekir. Aşk derdiyle tanışmak gerekir. Âşıklarla beraber olmak gerekir.
Ey âşık-ı didâr olan
Tevhide gel tevhide gel
Ey derd-i aşka yâr olan
Tevhide gel tevhide gel
Tasavvufi hayatta zikir halkasının bir adı da tevhid halkasıdır. Zikir halkasında dervişler kol kola gönül gönle girerek bütünlük meydana getirirler. Gönüllerin perakende hâli yok olur. Tevhidin esrarengiz dünyası insanları kendinden geçirir. “Rabbî erinî” (A’raf, 143) tecellileriyle deli-divâneye döner:
Tevhide düşen âşıka, alçak nazar etme
Ser tâc-ı cihandır olan ‘üftade-i tevhid
Gülşenî
Yunus bu tevhide garkoldu gitti
Geri gelmekliğe aklı dirilmez
Yunus
Prof. Dr. Mustafa KARA diğer yazıları
- 25 Ekim 2016 İslâm Medeniyetinde Tekke
- 31 Ocak 2016 İmam Azam´ın Talebesi, Dâvûd et Tâî (k.s)
- 31 Ekim 2015 Bişr el-Hafî
- 27 Şubat 2015 İnsan Bir Derviştir
- 06 Kasım 2014 Fenâ fi’l-Mürşid, Fenâ fi’r-Rasûl, Fenâ Fillâh
- 03 Haziran 2014 Fukaralıktan Kurtulmak
- 08 Şubat 2014 Tarikatların Ortak Unsurları
- 17 Eylul 2013 Yörük Değirmenler
- 24 Nisan 2019 Arınan Aydınlanmıştır
- 16 Şubat 2013 Mevlânâ’nın Sırrı
- 03 Kasım 2012 Gönül Kâbe’si
- 11 Ağustos 2012 Günaha Girme(k)
- 11 Mart 2012 Dengesini Kaybetti ve Düştü
- 29 Aralık 2011 Dünyevîleşmek Yahut Sekülerleşmek
- 05 Ekim 2011 Kur’ân’a Gönül Vermek
- 28 Haziran 2011 Gel Dosta Gidelim Gönül
- 15 Nisan 2011 Allah Haddi Aşanları Sevmez
- 26 Şubat 2011 Mevlîd-i Şerîf
- 25 Aralık 2010 Horasan Erenleri
- 25 Aralık 2010 Şehadet- Muhabbet Mektupları
- 12 Ekim 2010 Nasıl Bir İnsan?
- 08 Ağustos 2010 Nefs-i Mutmainne
- 08 Ağustos 2010 İnsan Bir Derviştir
- 22 Temmuz 2010 Allah’ı Anmak
- 04 Nisan 2010 Çağımız İnsanının Tasavvufa Duyduğu İhtiyaç