Tufan ATMACA

Kaside-i Bür’e (7)

Kaside-i Bür’e  (7)

Mâ hûribet kattu illâ âde min harabi A’del eâdî ileyhâ mülkıyes selemî

Allahümme Salli ve Sellim ve Barik ala Seyyindina Muhammedina ve ala ali Seyyidina Muhammedin bi adedi ılmik” diyerek değerli gönül dostlarım sizleri selamlıyorum.

Dilerseniz, yazımıza Avrupa İslam Fakültesi – GENT’te katıldığım, Abdullah Demircioğlu Hocaefendi’nin Hadis Sertifika programı dersinden alıntıyla başlayalım.

Bildiğiniz üzere Peygamberimizin Fem-i Saadetlerinden dökülen, ama manası Hz. Allah’a ait olan sözlere “Hadis-i Kudsi” denir.

Fıkh-ı Sünne’de geçen hadis-i kudsiyi yorumsuz olarak veriyoruz:

Ene ‘ınde zanni abdî bî ve ene me’ahû hîne yezkurunî fe’in zekeranî fî nefsihî zekertehû fî nefsî ve in zekeranî fî mele’in zekertuhû fî mele’in hayrin minhu.

Manası:

‘Ben kulumun zannettiği şey üzereyim. Kulum beni zikrettiği zaman onunla beraberim. Eğer beni yalnız başına zikrederse, ben de o kişiyi başkasına duyurmadan bilirim, duasını kabul ederim. Eğer beni bir topluluk içersinde zikrederse ben de onu daha hayırlı bir topluluk içerisinde anarım.’(Fıkh-ı Sünne, I, Zikir Babı, Hadis/2)

Nasıl ki Peygamberimizi hatırlamak; sevabı, muhabbeti, şefaati beraberinde getiriyorsa, Hz. Allah’ı anmak da Rabbu’l-Âlemîn’e yakınlığına, O’na yakınlıksa ne gibi faydalara götüreceğini sizlerin manzuru âlîlerinize/görüşlerinize bırakıyorum.

Abdullah Demircioğlu Hocaefendi ile Kaside-i Bür’eüzerine olan söyleyişimize devam edelim.

6. Fasıl:Kur’ân’ın şeref ve üstünlüğü ve medhetmek hakkındadır. Bu bölüm 34 beyitten oluşur.

Kur’ân-ı Kerim’in üstünlüğünü zaten Hz. Allah beyan etmiştir. Bu konuyu İmam Busir-î şu şekilde işliyor.

 

95. Beyit:

Mâ hûribet kattu illâ âde min harabi

A’del eâdî ileyhâ mülkıyes selemî

 

Manası:

Kur’ân-ı Kerim ayetlerine karşı katiyyen muaheze ve muaraza olunmamıştır ki,

Neticede düşmanların en şiddetlileri dahi teslimiyet ve inkiyad göstererek acziyyetlerinden dolayı davalarından dönmüş olmasınlar.

 

Açıklamayı karşıtlara en güzel, Âyet-i Kerim’e ile Hz. Allah buyuruyor:

Eğer kulumuz Muhammed’in üzerine parça parça indirdiğimiz Kur’ân’ın Allah katından geldiğine şüphe ediyorsanız haydi onun benzerinden siz de bir sûre getirin. Allah’tan başka şahitlerinizi, taptığınız putları ve bilginlerinizi de çağırın. Eğer iddianızda doğru iseniz. Fakat bunu yapamazsınız. Hiçbir zaman yapamıyacaksınız. Artık sakının o ateşten ki, onun odunu insanla taştır. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır.” (Bakara, 2/22-23)

 

Bu faslı, “Tâcü’l-Beyt” olan son beytiyle konumuzu bağlıyoruz.

 

104. Beyit:

Kad tünkiru’l-‘aynü dav’eş şemsi min ramedin

Ve yünkiru’l-femü ta’me’l-mâi min sekami

 

Manası:

Gözdeki engel sebebiyle göremiyor, bazen güneşin ışığını inkâr ettiği gibi

Ağızda suyun tatlılığı inkâr eder, tatlı suyu acı zanneder.

 

Rabbu’l-Âlemîn, bizleri hakkı gören ve feyzini tadanlardan eylesin.

Bâkî ve Kevserî selamlar...


Tufan ATMACA diğer yazıları