02 Aralık 2024
Mizan

Tasavvuf ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar

Tasavvuf ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar

Zikredenlerin etrafında dönen meleklere Cenâb-ı Hakk şöyle hitâb eder: ...

Soru

Gerek hayatlarında, gerek ölümlerinden sonra peygamberler veya velîlerden birini hatırlamak, düşünmek, onların şekillerini veya rûhâniyetlerini kalbinde tahayyül ederek, onların tavır ve davranışlarına bürünmeye çalışmak, kalbi bir râbıta ile onlara sevgi duymak ve saygı göstermek, böylece onlardan feyz almak, yardım talebinde bulunmak, çözümünde güçlük çektiği konularda onların söz, tavır ve davranışlarından delâlet istemek dînen doğru mudur?

 

Cevap

Doğrudur. Oldukça da güzel ve semereli bir harekettir. Belki de mutlaka lâzım olan bir uygulamadır. Şeyh Muhammed Bûsırî'nin beytini, Harpûti, şerhinde şöyle yorumlamıştır:

Buradaki “Selem”den murad, Dâru's-Selâm cenneti veya günahlardan kurtuluş demektir. Buna göre “Cirân”dan maksad ise, peygamberler, velîler ve sâlihlerin rûhları ile yapılan komşuluktur. Bunların komşuluğundan gaye, rûhlar âleminde onlarla yapılacak komşuluk ve meydana gelecek yakınlaşmadır.

Nitekim bir hadîs-i şerifte:

“Ruhlar toplu olarak bulunan bir ordu gibidir. Orada tanışanlar, dünya hayatında birbirine yakınlık duyar. Uyuşmayanlar ise dünyada derin bir ayrılığa düşer.”buyurulur. Bu açıklamalara göre beytin manası:

“Ruhlar âleminde Dâru's-Selâm'da bulunan komşularını hatırlamaktan ve şimdi onlardan ayrı kalındığından mı kanlı gözyaşı döküyorsun. Çünkü o komşuların bulunduğu yer a'lâ-yı ılliyyindir.”şeklindedir. Diğer bir beyiti de Harpûtî şöyle açıklamaktadır:

“Evet, sevdiğimin hayâli ve sevgilime duyduğum muhabbet gece gelip beni uykudan uyandırdı. Sevgilisini arzulayan kimsenin kalbi, sevdiğinin hayâli ve aşkıyla dolduğu zaman, iki gözünden de uyku gider ve onlara hiç bir şey gizli kalmaz. Sevgi ise, beraberinde getirdiği elemle, lezzet ve zevklere mâni duyar.”

“Peygamberlerin hepsi, Rasûlullah'ın irfan deryâsından bir avuç veya kerem yağmurundan bir yudum su isterler”beytini de şöyle açıklamaktadır:

“Beyitte Hz. Peygamber'e, O'nun huzûrunda bulunmanın huşû' ve hudû'u artırması sebebiyle, sanki yüz yüzeymişçesine hitâb edilmiştir.”(Şerhu'l-‘Ibâd li-İbn-i Hacer)

İbn-i Abbâs (r.a) Tahiyyât’ta “es-selâmüaleyke eyyühe'n-nebiyyü” derken, kalb gözleri önünde Hz. Peygamber'i canlandırırdı. Kendisini Hz. Peygamber'e bağlamaya öylesine vermişti ki, aynaya baktığı böyle bir gün, kendisini değil Rasûlullah'ı görmüştü. (İbn-i Hacer'in Şemâil Şerhi'nden kısaltılarak alınmıştır.)Zikreden kimsenin, zikrederken şeyhini hayâlin de canlandırması ve O'nun huzurundaymış gibi zikretmesi, zikrin tesirini artıran en önemli edeblerden biridir. (Şa'râni, Nefehâtü'l-Kudsiyye)

Buhârî'nin Du'â Kitabı'nın sonlarında bulunan Zikrullah'ın ve zikir meclislerinin fazileti bâbında şöyle bir nakil yer almaktadır.

“Zikredenlerin etrafında dönen meleklere Cenâb-ı Hakk şöyle hitâb eder: ‘Sizi şâhid tutarak söylüyorum ki onları affettim. Muhakkak onları bağışladım.’ Huzûrda bulunan meleklerden birisi de ‘Onların arasında biri var. Onlardan olmadığı halde bir ihtiyacını gidermek için aralarında bulunmaktadır. Onu da mı affettin yâ İlâhî!’ diye sormuş, Allahü Te'âlâ cevâben ‘Onlar beni zikretmek için toplanmış oturan kimselerdir. Onlarla oturan ve berâber olan nasîbsiz kalamaz.’ müjdesini vermiştir.”

Diğer bir hadîs-i şerifte de:

“Cenâb-ı Hakk'a tazarrû ve niyazda bulunurken, peygamberlerinden veya sâlih kullarından birisini vesile edinmek duânın edeblerindendir.”buyurulmuştur. (Hısnü'l-hasin'de Buhâri'den rivâyet edilmiştir.)

Râbıtanın üçüncü şekli müşâhede makamına ulaşmış, Cenâb-ı Hakk'ın zâti sıfatlarının hakikatine ermiş olan şeyhlere yapılan râbıtadır. “Görüldükleri zaman Allah'ı hatırlatırlar” hadîsi gereğince görenlere Cenâb-ı Hakk'ı hatırlatır ve zikrin faydasına ulaştırırlar…

 

Tâcuddin Efendi'nin Tâciyyesi ile Abdülğanî Nablûsî'nin şerhinden alınmıştır.


Mizan diğer yazıları