Edebali KARABIYIK

Bayezid-i Bistâmî Hazretleri Kimdir? (777-848)

Bayezid-i Bistâmî Hazretleri Kimdir? (777-848)

Nefsini hesaba çek. İlme yapış ve edebi muhafaza et. Hak ve hukuka riayet et...

Bayezid-i Bistâmî Hazretleri Kimdir? (777-848)

 

Bayezid-i Bistâmî’nin (k.s) asıl adı; Ebû Yezid Tayfur b. İsa b. Şuruşan’dır. Doğum yeri olan Bistâm; İran’ın kuzey doğusunda, Tahran-Meşhed karayolu üzerindeki Şahrud vilayetine bağlı küçük bir kasabadır. Doğduğu şehir Bistâm’dan dolayı, Bayezid-i Bistâmî ismi ile meşhur olmuştur.

Bistâm, Hz. Ömer (r.a) zamanında fethedilmiş olup fetihten önce halkı mecusi (ateşe tapan) idi. Bayezid’in dedesi, önemli bir mevkii bulunan, tanınmış bir aileden geliyordu. Bu ailenin en önemli özelliği, beşeri münasebetlerde “insan sevgisine” büyük önem veren ve bu sevgiyi insanlar arasında yaymaya çalışan, din adamları (mobedler) yetiştirmekle tanınmıştı.

Bayezid-i Bistâmî, Nakşî tarikat silsilesinin büyük evliyalarındadır. Vahdet-i Vücutla ilgili sözleri çok konuşulmuş ve tartışılmıştır. Vecd (ilahi aşk sarhoşluğu) halinde söylenen bu sözleri, çoğu insan anlayamadığı için bazen onu küfür ile itham edenler bile çıkmıştır.

Bayezid-i Bistâmî Hazretleri 848 yılında vefat edince, Kırıkhan’da (başka bir rivayette de Bistâm’da) defnedilmiştir. Türbeler süs ve gösterişten uzaktır.

 

Âşık olsan Bayezid gibi kendini sat sen,

Vallah billâh dünya haram, fırlatıp at sen,

Kanlar döküp gözlerinden geceye kat sen,

Bir lâhza şeytan mülki viran olur.

                            Hacı Bektaş-i Veli (k.s)

 

Dilinden Nasihatlar

“Dilini, Allahü Teâlâ’nın ismini anmaktan başka işlerle uğraşmaktan ve başka şeyler konuşmaktan koru. Nefsini hesaba çek. İlme yapış ve edebi muhafaza et. Hak ve hukuka riayet et. İbadetten ayrılma. Güzel ahlâklı, merhamet sahibi ve yumuşak ol. Allahü Teâlâ’yı unutturacak her şeyden uzak dur ve onlara kapılma.”

“Otuz sene mücâhede eyledim, nefsimin istediklerini yapmadım. İlimden ve ilme uymaktan daha zor bir şey bulamadım.”

“Gözlerini harama bakmaktan ve başkalarının ayıplarını görmekten koru.”

“Bir gece karanlığında odamda otururken ayaklarımı uzatmıştım. Hemen bir ses duydum. ‘Sultanla oturan edebini gözetmelidir’ diyordu. Hemen toparlandım.”

“Allahü Teâlâ’nın kendileri sebebiyle nefsimi cezalandırdığı bütün şeyler üzerinde düşündüm. Onların en şiddetlisi olarak gafleti buldum. Allahü Teâlâ’dan bir an gafil olmak (bir an O’nu unutmak) Cehennem ateşinden daha şiddetlidir.”

“Ey Allah’ım, ey kusurlardan uzak olan sonsuz kudret sahibi Rabbim! Sen ne dilersen yaparsın. Benim vücudumu öyle büyült, öyle büyüt ki, cehennemi ağzına kadar doldursun. Böylece başka kullarına yer kalmasın. Onların yerine ben yanayım.”

Hazret-i Ebû Bekir de böyle dua ederlerdi.

“Siz havada uçan birisini gördüğünüz zaman hemen o kimsenin faziletli, keramet sahibi birisi olduğuna hüküm vermeyin. Hata edebilirsiniz. O kimsenin hakikaten fazilet ve keramet sahibi olduğunu anlamak için, İslamiyet’in emirlerine uymaktaki hassasiyetine, Peygamber Efendimizin ahlâkı ile ahlâklanması ve sünnet-i seniyyeye uymasına, hakiki İslâm âlimlerine olan muhabbet ve bağlılığına bakın. Bunlar tam ise o kimse fazilet ve keramet sahibidir. Bunlara uymakta en ufak bir gevşeklik ve zayıflık bulunursa, o kimse için ‘fazilet ve keramet sahibidir’, demek mümkün olmaz.”

“ ‘Yâ Rabbî! Sana kavuşmak nasıl mümkün olur?’ diye dua ettim. Bir nida geldi, ‘Nefsini üç talakla boşa’ diyordu.”

“Bu kadar zahmet ve meşakkatlere, sıkıntılara katlanarak aradığımı, annemin rızasını almakta buldum. Çok basit gibi gelen anne rızasını almanın, bütün işlerin evvelinde lâzım olduğunu anladım.”

“Günahlara bir defa, tâatlara ise bin defa tövbe etmek lâzımdır. Yani yaptığı ibadet ve tâatlara bakıp kendini beğenmek, o ibadeti hiç yapmamak günahından bin kat daha fenadır.”

“İnsana zararı en şiddetli olan şeyin ne olduğunu bilmek istedim. Bunun gaflet olduğunu anladım. Gafletin insana yaptığı zararı, cehennem ateşi yapamaz. Yâ Rabbî! Bizleri gaflet uykusundan uyandır. Lütuf ve keremin ile bu duayı kabul eyle.”

“Bütün âlemin yerine beni cehennemde yaksalar ve ben de sabretsem, Allahü Teâlâ’ya muhabbeti dava edinmiş birisi olarak yine bir şey yapmış olmam. Allahü Teâlâ da benim ve bütün âlemin günahını affetse, rahmetinden ve ihsanından bir şey eksilmiş olmaz.”

“Bir kimsenin, Allahü Teâlâ’ya olan muhabbetinin hakiki olup olmadığının alâmeti; kendisinde deniz misali cömertlik, güneş misali şefkat ve toprak misali tevazu gibi üç hasletin bulunmasıdır.”

“Allahü Teâlâ’nın nimetleri, her an herkese gelmektedir. O halde her zaman O’na şükretmek lâzımdır.”

“Bizim sözlerimiz Kitâb ve Sünnet’tendir. Bu iki kaynaktan gücünü ve manasını almayan bir sözde değer yoktur.”

“Ârifin alâmeti nedir?” diye sorulduğunda; “Allahü Teâlâ’yı anmakta gevşeklik göstermemektir.” buyurdu.

 

On Şey

Bayezid-i Bistami (k.s.) buyurdu ki:

“Şu on şey beden üzerine farzdır:

1) Farzları noksansız yerine getirmek 2) Haram kılınan şeylerden kaçınmak 3) Allah için mütevâzî olmak 4) Müslüman kardeşlerine eziyet etmekten sakınmak 5) İyi ve kötü herkes için hayır isteyen olmak 6) Allahü Teâlâ’nın mağfiretini arzulamak 7) Her işte ve her hâlükârda Allah rızasını gözetmek 8) Öfkeyi, gurur ve taşkınlığı, zulüm ve haksızlığı, üzücü ölçüde mücadeleyi terk etmek 9) Kendi kendine nasihatçi olmak nefsi terbiyeye çalışmak 10) Ölüme bilerek hazırlanmak

Şu on şey bedeni korur:

1) Gözleri haramdan ve lüzumsuz şeylerden korumak 2) Dili zikre alıştırmak ve bunu itiyâd hâline getirmek 3) Nefis muhâsebesi yapmak günlük hayatı bu ölçü içinde sürdürmek 4) İlim öğrenmek ve öğrenilen ilmi faydalı olacak şekilde kullanmak 5) Edeb ve terbiyeyi her yerde ve herkese karşı muhafaza etmek 6) Bedeni, dünyanın faydasız işlerinden kurtarıp, dünya ve âhiret için faydalı işlerde kullanmak 7) İnsanlarla haşır-neşir olmamak kalbi geliştirmek düşünceyi berraklaştırmak zekâyı işletmek için uzlete çekilmek 8) Nefis ile kıyasıya mücadele etmek 9) Çokça ibadet etmek 10) Peygamber efendimizin sünnetine uymak.

Şu on şey bedenin şerefidir:

1) Tevazu içinde yumuşak huyluluk 2) Hayâ ve edep 3) İlim, 4) Haram ve şüpheli şeylerden kaçınmak gönül rahatlığı içerisinde ibadetleri hatasız yapmaya çalışmak, dünya şatafatına değer vermemek 5) Her işte, atılan her adımda Allahü Teâlâ’dan korkmak 6) Güzel ahlâk 7) Başa gelen belâ ve musibetleri yüklenmek sabrı dayanak yapmak 8) Halk ile iyi geçinme yollarını, idare etmek çarelerini bilip yürütmek 9) Öfkeye mâni olmak 10) Dilenmeyi terk etmek.

Şu on şey insanın maddî ve manevi yapısını tahrip eder:

1) Dinine önem vermeyen kimseyle arkadaşlık etmek 2) Hayırlı ve yararlı kişilerden ayrılmak onlarla dostluk kurmamak 3) Nefsin isteklerine boyun eğip onun peşine takılmak 4) İslâmiyet’ten uzaklaşmak 5) Dinden olmayan şeyleri din adına uydurup dine sokan kimselerle oturup kalkmak 6) Dünya ve âhiret için yararlı olmayan şeylerle uğraşmak ve bu tür şeyleri arzulamak 7) Halkı kötü zan altında tutmak 8) Üstünlük taslamak 9) Dünyalıktan yana üzüntüye kapılmak 10) Âhireti düşünmemek.

On şey insan varlığını öldürür:

1) Terbiye azlığı 2) Cehalet çokluğu 3) Halktan nimet beklemek 4) Şehvet azgınlığı, nefis kudurganlığı 5) Baş olma sevdası 6) Dünyaya lüzumundan fazla meyletmek 7) Allahü Teâlâ katında nefis ile dostluk kurmak 8) Çok yemek 9) Çok uyumak 10) Kalabalığa uymak

On şey insanı aşağılık yapar:

1) Öfke ve hiddet 2) Kin ve nefret 3) Büyüklenme 4) Zulüm ve haksızlık 5) İnat yollu mücadele 6) Cimrilik 7) Başkasına ezâ ve cefâ etmek 8) Mümin kardeşine saygısızlık 9) Kötü huy ve fena ahlâk 10) İnsaf ölçülerini aşmak.”


Edebali KARABIYIK diğer yazıları