Halis EŞREF

Çanakkale Savaşlarından

Çanakkale Savaşlarından

Niçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun?

 İnsanlık Dersi

Çanakkale Savaşlarında savaşıp, bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:

“Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirler.

Hiç unutmam. Savaş sahasında dövüş bitmişti. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk.

Az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zayiat vermişlerdi.

Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım.

Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeri de kendi gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:

“Niçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun?”

 Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:

“Bu Fransız, yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi, anlamadım. Ama herhalde resimdeki kadın annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün.”

Bu asil ve âlicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı.

O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşların donduğunu hissettim. Çünkü Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı.

Az sonra ikisi de öldüler...”

Fransız Generali BRIDGES

Çanakkale Savaşları Komutanı

 

Arkadaşıma Söyleyin Hakkını Helal Etsin

Kocadere Köyü’nde büyük bir sargı yeri kuruluyor. Bu sargı yerine kimi Urfalı, kimi Bosnalı, kimi Adıyamanlı, kimi Gürünlü, kimi Halepli çok sayıda yaralı getiriliyor.

Bunlardan biri Çanakkale Lapseki’nin Beybaş Köyü’nden Halil adında bir askerdir ve yarası oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir.

Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır; ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından:

“Ölme ihtimalim çok fazla... Ben bir pusula yazdım... Arkadaşıma ulaştırın...”

Tekrar derin derin nefes alıp, defalarca yutkunur:

“Ben... Ben köylüm Lapsekili İbrahim Onbaşıdan 1 Mecit borç aldıydım... Kendisini göremedim. Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin!”

“Sen merak etme evladım.” der komutanı ve Halil’in kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar. Halil az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözü de:

“Arkadaşıma söyleyin hakkını helal etsin!” olur.

Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyorlar.

Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor. İşte yine bir künye ve yine bir pusula…

Komutan gözyaşlarını silmeye dahi fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine ne de gözyaşlarına engel olur:

“Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil’e 1 Mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim.”                                                                                               


Halis EŞREF diğer yazıları