Dr. Zafer Tortum -Merhum

İlahi Deryadan İnciler - Yeterince Şükredebiliyor muyuz?

İlahi Deryadan İnciler - Yeterince Şükredebiliyor muyuz?

Andolsun, size yeryüzünde imkân ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkânları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz! (A‘râf, 10)

 Rabbimizin bize verdiği nimetlere acaba yeterince şükredebiliyor muyuz? Kim cesaret edip, ben gereği kadar ibadet ediyor, bize verilen sayısız nimete yeterince şükrediyorum diyebilir.

İki cihan serveri, Makâm-ı Mahmûd sahibi, mahşerde nebilerin bile kendisinden medet isteyeceği kâinatın Efendisi sevgili Peygamberimiz (s.a.v); mübarek ayakları şişinceye kadar namaz kılar, bundan dolayı üzülen Hz. Âişe validemizin:

“Ey Allah’ın Rasûlü, geçmiş ve gelecek günahlarınız bağışlandığı halde niçin böyle yapıyorsunuz?” diye sorunca;

“Ey Âişe! Rabbime çok şükreden bir kul olmayayım mı?” diye buyurmuştur. (Buhârî, Teheccüd, 6)

Evet, ne kadar da az şükrediyoruz. Bu hususta, Cenâb-ı Hakk’ın (c.c) şu ayetleri ne kadar dikkat çekici ve düşünen insanın gafletten uyanması için ne güzel mesajlar:

“Andolsun, size yeryüzünde imkân ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkânları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz!(A‘râf, 10)

“Hâlbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!(Mü’minûn, 78)

“Sonra onu şekillendirip, ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!(Secde, 9)

“De ki: ‘O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz! (Mülk, 23)

 Bu konuda anlatılan bir kıssayı nakletmek istiyorum size:

 İbadetine güvenen bir âbid, 500 sene kadar ibadet etmiş. Öldükten sonra huzura getirilmiş. Allah Teâlâ, o kula sormuş, ‘Seni rahmetimle mi yoksa adaletimle mi yargılayayım?’ O da 500 yıllık ibadetine güvenerek, ‘Adaletinle!’ demiş. Yaptığı ibadeti tartmışlar. Bir tarafa tek gözünü, diğerine de ibadetlerini koymuşlar. Bir göz ağır gelmiş. Sonuçta yaptığı ibadetleri bir gözünün şükrünü karşılamayan bu âbidi cehenneme götürürlerken, hatasını anlayıp, ‘Ey Rabbim, bana rahmet et. Rahmetinle muamele et!’ diye yalvarınca Cenâb-ı Hakk onu affetmiş. Yüce Allah bu olay ile rahmetinin büyüklüğünü göstermiş, bütün insanlara ders vermiştir.

500 yıllık ibadet ile bir gözün dahi şükrünü yerine getiremezken, nimetleri deryalar kadar olan Rahman ve Rahim Allah’a (c.c) şu ahir zamanda ömrü en fazla 70-80 yıl olan insanoğlu ne kadar da az şükrediyor değil mi?

Merhameti sonsuz olan Rabbim, 500 yılık ömür vermese de Hz. Muhammed (s.a.v.) ümmetine 1000 aydan daha hayırlı Kadir gecesini lütfetmiş. Bunda bile ne kadar şükür ve hamd sebebi olduğunu unutmayıp, Cenâb-ı Hakk’ın nimet deryasına şöyle küçük bir gezinti yapalım:

 

Kalp ve Damarlar

Vücudumuzdaki damar ağının uzunluğu dünyanın çevresini 2 kez dolaşacak mesafe kadardır (yaklaşık 90.000 km). Bu damarların en kalını (2,5 cm.) Aort (ana atar damar) ve en inceleri de kılcal damarlarımızdır. Kalbimiz bu müthiş uzunluktaki damar ağına hiç durmaksızın kan pompalar. Bu damar ağı vücudumuzda başımızdan ayak parmaklarına kadar her yere ve her hücreye ulaşır. Eğer bu muhteşem damar ağı, vücudun tek bir dokusuna, tek bir organına ulaşmazsa, o organ veya doku mutlaka ölecektir.

Vücudumuzda ortalama 5 litre kan vardır ve kalbin pompa vazifesi ile bu kan günde 1000 devir yapar. Bir günde 9000 litre kan pompalayan kalbimiz, aynı anda kirli kanı akciğerlere, akciğerlerde temizlenip gelen kanı da vücuda pompalar, ömür boyu durmadan çalışır. Bütün bu muhteşem olayları günlük yaşamımızda hissetmeyiz ve anlayamayız bile. Çünkü Yaradan’ın kudretiyle bu görevi yapar!

 

Zemzem Mucizesi

Dinimizce mukaddes sayılan zemzem suyu hakkında Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur:

“Yeryüzündeki en hayırlı su, Zemzem suyudur. O açlığı giderir ve hastalıklara şifadır.” (İbn Mâce)

Zemzem kuyusu; Mescid-i Harâm’ın içerisinde, yerin sadece 170 cm. altında yer alır. Bu kuyu yaklaşık 4000 yıldır -hiçbir dönemde- kurumamıştır. Zemzem suyunun kaynağı, günümüz teknolojisiyle bile hala bulunamamıştır. Kuyunun denize uzaklığı 80 km.dir ve yakınında başka hiç bir kuyu yoktur. Yaklaşık 1,5 metre derinliğindeki kuyudan, her yıl milyonlarca insan kana kana zemzem suyu içmesine rağmen miktarında herhangi bir azalma olmamıştır.

Zemzem suyunun kendine has özellikleri vardır:

* Diğer sulara göre çok daha besleyicidir (hem susuzluğu, hem açlığı giderir). Bünyesinde daha fazla mineral barındırmaktadır ve daha az kükürt içerir. İçeriğindeki yüksek oranda kalsiyum ve magnezyum tuzlarından dolayı insanlar yüzlerine, kollarına sürdükleri zaman rahatlama hissederler.

* Dünyada içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan tek su zemzem suyudur (içindeki florürlerden dolayı).

* En dikkat çekici özelliği, böbreklerden idrar ile değil, terleme yoluyla atılmaktadır. Yani göbekten aşağı inmemektedir.

Hz. Hâcer ve oğlu İsmail’e (a.s) en dar zamanlarında Rabbimizin “Rezzak” sıfatıyla ikram eylediği mucizevî bir sudur zemzem…

 

Apopitozis

Apopitozis, programlı ve fizyolojik olarak hücre ölümüdür. Vücutta birçok olayda gözükür, ama en önemli ve ilginç olanı neoplazide (kanser) görülendir. Herhangi bir hücre hasar gördüğünde (radyasyon, DNA hasarı, tümoral oluşum gibi) henüz olay ilerlemeden ve diğer hücreleri etkilemeden dışardan gelen sinyaller ile başlar. Hücrenin kendi genetik materyali (DNA) bu sinyali alır ve kendini yok eder.

Yani, İlahi bir hikmet olarak tek bir hücre; ‘ben hasar gördüm ve böyle devam ederse vücut daha büyük zarar görecek, belki kanser oluşacak’ der ve ilahi bir emirle yok olma süreci başlar. Bu müthiş olay olmasaydı, birçok zararlı etkene maruz kalan insanoğlunun (hele hele günümüzdeki teknoloji çağında) kansere yakalanması çok kolay olacaktı. Yüce Allah’ın sonsuz nimetlerinden biri olan bu olayın, çeşitli biyokimyasal tepkimelerle olduğu, ama hala tam olarak çözülemediği bilinmektedir. İnsanoğlu birçok olayda olduğu gibi, bunu da tam olarak anlayamamıştır.

Çünkü:

“Nâmütenahiyi, mütenâhî anlayamaz.”


Dr. Zafer Tortum -Merhum diğer yazıları