Gülmek, Bir Nimet

Doğduğun gün gülüyordu herkes, sen ağlarken... Öyle bir hayat yaşa ki, öldüğün gün gülebilesin, herkes sana ağlarken...

İnsan değişken bir varlıktır, duyguları vardır. Yaşadığı olaylar karşısında tepkisini ya ağlayarak verir ya da gülerek/tebessüm ederek. Bu iki duygu birbirinin zıddı, fakat her iki duygu sonrasında bir ayrı rahatlama hissederiz. Diyelim başımıza bir musibet geldi, bir güzel ağlarız, içimizdeki ateş bir nevi gözyaşlarımızla söndürülür. Sonrasında öyle farklı bir duygu oluşur ki sanki o musibetin ağırlığı hafiflemiş gibi. Gerçekten Allah (c.c), kimseye taşıyamayacağı yükü yüklemez diyerek tasdik ederiz.

Diyelim bir komik vakayla karşılaştık ve kendimizi gülmekten alıkoyamıyoruz. Bundan önce gergin bir durumda olsak bile, gülme esnasında kaslarımız gevşer ve yine bir rahatlama hissederiz. Gülmek veya tebessüm etmek, mutlu olmanın bir göstergesidir. Ağlamak ise, üzüntülü olmanın bir göstergesidir. Bu iki birbirine zıt olan duyguları yaratan ve yaşatan kimdir?

“Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur.” (Necm, 44)

Hiç şüphesiz âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ımızdır. Yaşatan da O’dur, öldüren de O. Güldüren de O’dur, ağlatan da... Allah-u Teâla, bu iki duyguya Yüce Kur’an’da yer vermiştir. Yer verirken bile ilk “ağlatmak” değil de, “güldürmek” buyurmuştur. Yani sanki Yüce Rabbimiz bizi hep güldürmek istiyor, mutlu olmamızı istiyor, ağlamamızı değil de…

Allah (c.c), yumuşak ve güler yüzlü kimseyi sever (Câmiü’s-Sağîr, 2/503). Hem Allah (c.c) bir kimseyi sevdiği zaman Cibrîl (a.s)’a: “Ben felan kulumu seviyorum, sen de onu sev! ” der, Cibrîl (a.s) da onu sever. Sonra gökyüzünde şöyle seslenir: “Allah, falan kimseyi seviyor, siz de onu sevin! ”. Bunun ardından tüm gök ehli onu sever. Sonra o kul, yeryüzünde de herkes tarafından sevilir (Müslim). Bazı kimseler vardır, herkes tarafından sevilir ve bütün dikkatleri üzerine -ister istemez- çeker. O kişiden bahsedildiğinde bile ayrı bir muhabbet duyulur. Demek ki Allah (c.c) o kulunu sevdiği için, bizlere de o kişiyi sevme duygusunu verdiği için seviyoruz. Bu muhteşem bir döngüdür. Gülümsemekten bile Allah’ın rızasına ulaşabiliriz, O’nun sevdiği bir kul olabiliriz. Bunun aksini düşündüğümüzde Müslüman kardeşine surat asan kimseye Allah buğz eder (Câmiü’s-Sağîr, 2/500).  Bu hadis-i şerifi okurken bile insan bir ürkmeli. Allah korusun, Allah’ın buğz ettiği bir kimse olursak, yanarız, biteriz, hayatımız söner her anlamda.

Gülmek kadar ağlamakta doğaldır, tabiidir. Her şeyin aşırısı nasıl zararsa, gülmenin ve ağlamanın aşırısı da zarardır. Bu konuda en güzel örnek, orta yolu seçen Peygamber Efendimizdir. O gülerken bile, bizim gibi 32 dişini göstererek kahkahalara boğulmamıştır. Her zamanki mütebessim oluşunu -komik olan durumlarda bile- korumuştur. Nitekim Kendisi de buyuruyor ki çok gülmek kalbi öldürür/katılaştırır (Tirmizî, Zühd, 2; İbn Mace, Zühd, 19) diye... Fakat mütebessim olmak, tıpkı ortada dolaşan bir pozitif enerji kütlesi gibidir.

Tebessüm ettiği her insana aksettirilir o enerji, bulutlu bir günde üzerine doğan bir güneş gibi, saçar her yere mutluluk ışıltılarını...

Nasıl ağlamanın ardından gülme geliyorsa, gülmenin ardından da ağlama geliyorsa, öyle de sınırlıdır duygular. Ve fanidirler, geçicidirler, tıpkı bizim gibi... Her şey gelip geçer, duygular da, sevgiler de, üzüntüler de. Her zorluğun beraberinde bir kolaylık vardır elbet derse Yaradan, her ağlamanın ardında bir gülümse de olur elbet. Fâni kalıpta, fâni duygular yaşanıp dururken, hatırlamalıyız Sonsuz olanı tekrar tekrar. “Sadece azamet ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü, sonsuza dek kalacaktır.” (Rahman, 27)  O yüzden diyoruz ki, iyi ki sonlu bu dünya, iyi ki dünya kadar bizler de sonluyuz, duygularımız da, gülmelerimiz de, ağlamalarımız da...

Şair demiş ki “Doğduğun gün gülüyordu herkes, sen ağlarken... Öyle bir hayat yaşa ki, öldüğün gün gülebilesin, herkes sana ağlarken...” (Mehmet Akif Ersoy) Doğarken ağladık. Şu fani dünyaya veda ederken, o sonsuz âleme doğru giderken gülmeyi nasip etsin Yüce Yaradan. O gün gelip çattığında, bazı yüzler gülerken bazı yüzler keder kaplayacaktır (Abese suresi, 38-41).

Bizler de Allah’ın (c.c) izni ile bu dünyada gülüp ağladıktan sonra, Sonsuz olan Cennet yurdumuzda hiç durmadan mutluluk ve huzur içinde gülelim inşaAllah...


Ayşe DEMİRCİOĞLU diğer yazıları