Yalçın ALBAYRAK

Çıkar Postu Aradan, Kalsın Seni Yaradan!

Çıkar Postu Aradan, Kalsın Seni Yaradan!

Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün!

Nefs, tasavvufî olarak, “kendisinde iradi hareket, his ve hayat kuvveti bulunan latif buharlı bir cevherdir” şeklinde tanımlanır. Kötülüğü emreden manasında anlaşıldığı gibi, Allah (c.c) tarafından insana üflenen ve “rûh-ı Rahmânî”, “ilahi ben” manasında da kullanılmıştır.

Nefis yola gelir mi? Gelmese bu kadar çalışma, kitap, bilgi, onunla ilgili menakıp olur mu? Olmaz tabi. Yola getirenler olmuş ki zahire, kalem eliyle kâğıda yazılmış.

Nefis bir yanıyla kötüyü ister!

Mevlana Hazretleri (k.s); Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün!” demiş. Peki, bu nasıl olacak? Öyle ya dilimin söylediği gibi içimin olmasını istesem; mesela namaz kılıp, ibadet etse dışım (zahirim), nefis bunlara muhalefet eder içerden. O vakit göründüğüm gibi olmaz  içim.

Ya olduğum gibi görünsem. Yani nefsim nasılsa öyle davransam, zahirimi (dış amellerimi) nefsimin istediği gibi yapsam nasıl olur? Yani oruç tutma dese nefsim tutmasam, namaz kılma, zikir etme, ibadet ve taatten uzak dur dese bende etmesem olur mu? Hâşâ böyle olun mu demek ister acaba Mevlana hazretleri? Böyle demese gerek. Zira bu durumda kişi fasık olur, asi olur Rabbine. O vakit çözüm ne ola?

Çözüm nefsini İslâm’ın emirlerine uydurmalı. Emirleri ister hale gelmeli kişinin özü. Namaz kılarken namaz kılmak zor gelirse kişiye; zorlarsa nefsi onu, o da onu zorlayıvermeli. Öyle ya o sana muhalefet ederse, sende ona muhalefet ediver. Orucu tutarken sana zorluk mu çıkarıyor içerden, sende onun istediği bazı isteklere muhalefet ediver başka zaman.

Peki, bunu nasıl bilir insan? O sesi herkes duymakta içinden. O sana muhalefet ettikçe sende ona muhalefet ediver.

Allah dostlarından birisi; bakmışlar ki bir kuyu kazıyor. Sonra yanına bir kuyu daha kazmış. Amma ikinci kuyudan çıkan toprakla birinci kuyuyu doldurmuş. Sonra üçüncü kuyuyu kazmış. Oradan çıkan toprağı da ikinci kuyuya doldurmuş. Bunu görenler sormuşlar; Nedir bu işin hikmeti diye. Cevap vermiş hazret:

“Nefsim beni meşgul etmek istedi. O beni meşgul edeceğine ben onu meşgul etmek istedim.”[Nefehatü'l-Üns min Hadarati'l-Kuds, Evliya Menkıbeleri]

Böyle yaparak zikir, fikir, ibadet etmek istediğim zaman nefsim bana muhalefet edecek olursa ona bu yaptırdığım kuyu kazma işini hatırlatıveririm. Böylelikle “beni gereksiz şeylerle meşgul etmesin!” deyivermiş hal diliyle.

Yine büyüklerden birsinin canı (nefsi) elma istemiş. Gitmiş pazara elma tezgâhının önüne durmuş. Elmaları biraz koklamış. Demiş ki nefsine:

“Sana bu kadarı kâfidir(Elma yemek senin neyine!)deyip muhalefet edivermiş nefsine. [a.g.e]Böyle nefislerine muhalefet edivermişler Allah dostları.

Kişi biraz da kendisi bilmeli kendisine (benliğine) nasıl  karşı çıkacağını.

Ee ne demişler: “Çıkar postu aradan kalsın seni yaradan!”

Peki, post nedir? Öyle ya yaradan Rabbinle senin aranda duruyor. Mal, heves, makam, hobi, ıyal, dünya sevgisi... vs. Allah ile senin aranda duran her şey post olsa gerektir. Eğer bu sayılanlar Allah için araç değil de senin amacın olduysa hepsi birer engel olmuşlardır.

Bizi bu durumdan kim kurtarabilir? Manevi doktor kurtarabilir. Nerde bulunur bu doktor? Nasıl bulunabilir? Dersen eğer;

“Zifiri karanlık gecede eline kandil almış birisi nasıl fark edilirse, onlar da arayıcısına karşı kendilerini fark ettirirler elbet!”Amma arayan kişi samimi olmalı. Özünde dürüst olup, nefsinden azade olmayı istemeli. Yoksa kuru kuruya arıyorum ama bulamıyorum dememeli.

Allahu a‘lem

Vesselam…


Yalçın ALBAYRAK diğer yazıları