Medical Nemesis ve Sufi Tıbbı
Çünkü, dünyada bizim için "en büyük nimettir sağlık.
Modernite, sınırsız kaynaklar içinde yalnız yaşayan insanlar üretir. Kaliforniya Sendromu ile noktalanan modern hayatın belki de ilk basamağı, aslında bir şeyin insan için iyi mi yoksa kötü mü olduğunun hatalı teşhis edilmesidir. Sonu gelmeyen biyolojik ihtiyaçları azami düzeyde karşılama eğilimi insanı kendisine yabancılaştırır. Acı veren her şey yanlış, haz veren her şey doğrudur anlayışı modern toplumlarda kurumsallaşmıştır. Tıp alanında da durum farklı değildir.
Birbirinden çok farklı ekollerden olsalar da, Çeştî'nin Sûfî Tıbbı(Sûfî Tıbbı / The Book of Sufi Healing, Hakim abu-Abdullah Moinuddin al-Chishtiyya / 1991)ve Illich'in Medical Nemesis (Sağlığın Gaspı / Limits to Medicine Medical Nemesis: The Expropriation of Health, Ivan Illich / 1975) adlı eserleri modern tıbba yönelik benzer ve yetkin eleştirilerde bulunurlar.
Geleneksel/Sufi tıpta müdavi hekimler aynı zamanda birer teolog idiler. Hastalıkları "insanları Tanrı bilgisine ulaştıran deneyimler" olarak tanımlayan tababetin yerine bugün, yeni hastalıklar keşfeden ve bu hastalıkları tek tek bireylere yükleyen profan bir tıp anlayışı gelişmiştir. Bu nedenle, özel muayenehanelerindeki V.I.P. ilgileri bir yana, modern tabipler hastalarına karşı her zaman istatistiksel belleklerini kullanırlar.
Holistik/bütüncül tedavi, geleneksel tıbbın en güçlü yönüdür. Klinik olarak herhangi bir bozukluk görülmese de, insanın his ve düşünce dünyasında dengesizleşmenin hastalığa yol açabileceğini öngörür. Sufi tıbbında sağlık "asla bedenin farkında olmama durumu" olarak tanımlanabilir. Madde aleminden metafiziğe doğru insanlık için küçük, ego için büyük bir adımdır bu. Gerçek hazzın anahtarıdır, sabırdır.
Modern tıp ise Aspirin ile başlayan yeni ilaçlar -plasebo etkisi de dahil- ve baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji ile etkisini gösterir. Bu endikasyona her ne kadar modern tıp dense de bazılarına göre modern tıp diye bir şey yoktur. Tıp değil teknoloji ilerler ve hastanelerdeki hizmetlerin büyük bir bölümü mühendislik girişimidir. İnsanların ortalama yaşam süresinin artması fakat maksimum yaşam süresinin değişmemesi bu konuyu açıklayan en objektif veridir.
Hipokrat, "Hasta için en azı en iyisidir" der. Modern tıp, hekimlerine Hipokrat Yemini ettirir ancak Hipokrat'ın bu sözünün sahada uygulanmasına müsaade etmez.
Aslında hiç bir ilaç, bitki ya da materyal, gıda maddesi veya operasyon kendi başına sağaltımda bir şey yapamaz. Sadece bedenin kendi kendini iyileştirme eylemine asistan olur. Eğer parmağınız kesilirse, sağaltımı sağlayan dikiş, bandaj ya da batikon değildir. Bu mucizeyi derinin kendisi gerçekleştirir. Antidepresan ilaçlar sorunları çözmez, sadece unutturur.
Günümüzde tıp kurumu, acıyı ve insan için tamamen doğal bir durum olan ölümü toplumsal bir sorun olarak algılar. Bunun için hastanelerde pahalı endüstriyel sistemler kurar. Bazen hasta haklarını ve ötanaziyi de tartışır. Tarla ve bahçelerde yetişen şifalı bitkileri alır ve onları yüksek fiyatlı kimyasal ilaçlara dönüştürür. Artık hastalar sağlıkları için bir servet ödeyerek sofistike cihazlar ve reçetelerden kurtuluş ümit eder, ölüme karşı direnirler. Hastaneler ise onlara acı çekme ve ölümün farklı bir şeklini dayatır. Toplumlar üzerindeki sosyal iatrojenik etkileriyle modern tıp, insanları kendi başlarına bir şey yapamaz duruma düşürerek radikal bir monopol haline gelir.
Batılıların Avicenna dedikleri İbn Sinâ, zamanındaki bir Hükümdarın akrabasından olan ve doktorların derdine çare bulamadıkları hasta bir genç için davet edilir. İbn Sinâ, genç hastasına şehrini, köyünü ve dostlarının isimlerini sora sora nabız atışından onun hastalığının gönül işi olduğunu anlayıp, Hükümdara haber verir. Elektrokardiyografi yok, CBC yok, kimsenin duymadığı ilaçlar yok! Sağlıklı teşhis var.
Kadim tababet pratiğinin unutulduğu günümüzde istismara açık olan sağlığımız için sakınmamız gerekmektedir. Geleneksel/Sufi tıbbın koruyucu hekimlik deneyimi ve öze inen yaklaşımı ile bunu gerçekleştirmeliyiz. Çünkü, dünyada bizim için "en büyük nimettir sağlık."("Ölüm sana gelir bir gün" şiirinden, Zülcenaheyn)
Fehmi YILMAZ diğer yazıları
- 03 Nisan 2022 Sanat Nedir?
- 01 Aralık 2021 İkinci Yeni’nin Son Nefesi
- 08 Haziran 2021 Gizli Özne
- 07 Şubat 2021 Akıllı Yaşam Formları
- 18 Ekim 2020 Testideki Derya
- 28 Ocak 2020 Büyük Göç
- 28 Eylul 2019 İllüzyon