Ayşegül SAYIN

Kurban Etmeden Önce Ateşlerde Yanan İbrahim Olmalı!

Kurban Etmeden Önce Ateşlerde Yanan İbrahim Olmalı!

Bir çocuk… Kendinden emin; kalbi mutmain…

Bir çocuk…

Kendinden emin; kalbi mutmain…

Allah (c.c) verdiyse bu emri bana itaat düşer diyor. Bir çocuk; kendi küçük ama yüreği büyük… İmanı arş-ı a’lâya yükselmiş. Teslimiyeti ondan sonra gelecek olan tüm çocuklara örnek bir çocuk; Hz. İsmail

“Halil’im / Dostum” iltifatına mazhar olmuş bir baba. Peygamberlerin babası, teslimiyeti şeytanı kahretmiş yüce yürekli İsmail’in babası. Rüyasında üç kez üst üste oğlunu boğduğunu görüyor. Büyük bir sınav verecek şimdi. Dostluğunu bir kez daha gösterecek Rabbine karşı. Ateşlere atılırken bir an bile olsun ümitsizliğe düşmemiş, gelen yardımlardan aman dilememiş, yalnızca Allah’a yönelmiş ve “Allah bana yetişir. O ne iyi bir vekildir!’’ diyen Halil; Hz İbrahim

Sâre’nin azatlı kölesi… Adı tarihe yazılmış, tüm annelerin yüzünün akı, ıssız bir vadiye bırakıldığında beyi İbrahim’e “Bizi buraya bırakmanı Allah (c.c) mı istedi ey İbrahim!’’ diye sormuş, “Evet” cevabını alınca, “Öyle ise Rabbim bizi korur zayi etmez’’ diyerek Rabbine teslimiyetini ispatlamış bir anne. Hz. İbrahim’in itaatkâr hanımı Hz. Hacer

Rivayet edildiğine göre günlerden bir gün Hz. İbrahim “Allah, bana bir oğul verirse, onu kurban edeceğim!” der. Ve bu sebeple imtihana tabi tutulur.  Günü ve saati gelince Biricik oğlu İsmail’i kurban edecektir. Üç gün üst üste aynı rüyayı görür. Bu hadise Saffât Sûresi 102. ayetinde şöyle buyrulur;

“Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince (babası) : ‘Yavrucuğum, rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün ne dersin?’ dedi. O da cevaben; ‘Babacığım, sen emrolunduğun şeyi yap! İnşallah beni sabredenlerden bulursun’ dedi.’’

İbrahim aleyhisselam Rabbinden gelen ilahi emir üzerine hanımı Hacer validemize, oğlu İsmail’i yıkamasını ve güzel kokular sürmesini; O’nu bir dostuna götüreceğini söyledi. Hz İsmail’e de yanına bir ip ve bıçak almasını tembih etti ve:

“Oğlum, Allah rızası için kurban keseceğim!’’ dedi

Ve insanlığın yoldan çıkarıcısı şeytan bu fırsatı kaçırır mı? Hemen soluğu annelerin en hayırlısı Hacer validemizin yanında aldı. Bir bir ekecekti kalbine evham tohumlarını. Planını örecekti ve böylelikle gözden düşürecekti.

Şeytan:

“İbrahim oğlunu nereye götürüyor biliyor musun?’’ dedi.

O’da:

“Dostuna götürüyor’’ cevabını verdi.

Şeytan:

“ Hayır, kesmeye götürüyor’’ dedi.

Hacer validemiz:

“O oğlunu çok sever!’’ diye mukabele etti.

Şeytan devam etti, gayret etti şaşırtmak için:

“Allah emrettiği için boğazlayacakmış!’’ deyince Hacer validemiz:

Eğer Allah -celle celâlühû- emretti ise güzel bir şeydir. TEVEKKÜL ederiz’’ dedi.

Evham tohumu ekmek işine yaramamıştı şeytanın. Bir yanda Hz. İbrahim’e sonsuz güvenen bir zevce, diğer yanda Rabb’ine tevekküllü bir kul…

Boş durmadı şeytan. Yenilgiyi hazmedemedi, davasından da vazgeçmedi. Soluğu İsmail aleyhisselam’ın yanında aldı. Bu seferki niyeti yaşı küçük olan bu çocuğa vesvese vermekti. Belki ağlar sızlar da babasını bu işten caydırırdı. Gözden düşerdi O’ da…

Şeytan:

“Baban seni nereye götürüyor biliyor musun?’’ dedi.

İsmail aleyhissalem;

“Dostuna ziyarete’’ dedi.

“Hayır, seni kesmeye götürüyor. Rabbinin kendisine böyle emrettiğini zannediyor!’’ dedi.

Bunun üzerine Hazreti İsmail:

“O emretmiş ise bunu seve seve yerine getiririz!” diyerek şeytanı kovar ve onu taşlar.

Kandıramamıştı Hz. İsmail’i. Hz. İbrahim’e döndü:

“Ey ihtiyar! Oğlunu nereye götürüyorsun? Şeytan seni kandırmış! O rüyalar şeytanidir’’ dedi.

İbrahim aleyhisselam:

“Sen şeytansın hemen yanımızdan uzaklaş’’ dedi eline yedişer tane taş aldı ve şeytanı üç ayrı yerde taşladı. İşte hacda kıyamete kadar devam edecek olan şeytan taşlama bu şekilde başladı.

Merhametli bir anne teslim olmuş, küçük bir çocuk olacak olana rıza göstermiş ve tek erkek evladı olan baba emre itaat göstermişti. Kurban edeceği vakit bıçak kesmemişti O mübarek Oğul’u… Tekrar denemişti babası ve tekrar kesmemişti bıçak boynunu. Nefesler tutulmuştu. Yerdekiler kadar semada olacakları seyreden meleklerde hayretle izliyorlardı iki peygamberi. Bu hadise Kur’ân’ı Kerim’de şöyle anlatılır: 

“Her ikisi de teslim olup, (İbrahim) onu alnı üzerine yatırınca: ‘Ey İbrahim rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu gerçekten çok ağır bir imtihandır’ diye seslendik.’’(Saffat, 103-106)

“Biz oğluna bedel, O’na büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında O’na (iyi bir nam) bıraktık: ‘İbrahim’e selam!’ dedik. İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü O, bizim mü’min kullarımızdandı.’’(Saffat, 107-111)

Hâsılı kelam şimdi bir kurban sınavından da biz geçmekteyiz.

Ulu’l-azm nebî Hz. İbrahim kurban edeceği oğlunu o teslimiyet kıvamına getirmeden önce kendisi Allah’ın emrine itaat edecek bir kıvama gelmişti. Ateşlere atılırken vermişti asıl sınavını. Sonra Hz. Hacer teslimiyet şuuruyla üstüne düşeni yapmıştı.

Biz dize gelmedikçe unutmayalım ki; dize gelmeyecek kurban edeceklerimiz…


Ayşegül SAYIN diğer yazıları