Fala İnanma
“…ve gaybın/gelecek bilgisinin anahtarları O'nun katındadır; onları ancak O bilir. Hem karada hem denizde ne varsa bilir.”
Birçoğumuz kahve içmeyi severiz kuşkusuz. Sabah kahvaltıdan sonra gazetemizi, kitabımızı okurken vazgeçemeyiz ondan bir türlü. Yazılarımızı yazarken, el işimizi yaparken mutlaka bir iki yudum içeriz. Bazılarımızın içmeyince başı dahi ağrır; bu cümleyi sizde çok sık duymuşsunuzdur eminim.
Dahi ev gezmelerinin de olmazsa olmazıdır kahve. İki dost bir araya geldi mi iki muhabbetin arasına kahve kokuları sinmeden sohbetin tadı alınmaz. Eee bir de büyükler “bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olur” demişken nasıl olur da kahvesiz bir sohbet düşünülebilir?
Peki, ya sonrası? Hazır o kadar kahvelerimizi içmişken, fincanlar da soğumamışken bir de fincan kapama âdeti vardır. Fala oldum olası inanılmasa da falsız da kalmayalım niyetiyle kapatılır fincanlar. Öyle ki artık “fala inanma falsız da kalma” kafelerini bile bulmak zor değil. Sokak araları kahve falı baktırma mekânlarıyla dolmuş. Sorsanız kimse inanmıyor ama eğlence olsun(!) diye baktırıyor falına.
İnsanoğlu asırlar boyunca bildiklerinin yanı sıra bilmedikleriyle de meşgul olmuş ve en önemlisi geleceği öğrenme merakı kuşatmıştır dört bir tarafını. Hal böyle olunca nice kehanetlerin peşinden koşmaktan tutun yıldız fallarından, kum fallarına ve dahi kâğıt fallarına kadar gelecekten bir katre olsun haber alabilmek uğruna her yolu denemiştir. Kuşkusuz kahve falı da bu ihtiyaçtan doğmuştur. Küçücük kahve fincanının içinde uzun yollar mı çıkmaz, kısmetler mi bulunmaz, şaha kalkmış atlar mı sığmaz... Evet, çoğunun aslı astarı yoktur ama geleceğe dair iyi birkaç şey duymak hoşumuza gider. İnanmayız aslında fala ama baktırmakta isteriz. İnanmadığımız bir şeyin ne sakıncası olabilir ki, demeyiniz lütfen!
En‘âm sûresi 59. âyeti kerime de:
“…ve gaybın/gelecek bilgisinin anahtarları O'nun katındadır; onları ancak O bilir. Hem karada hem denizde ne varsa bilir.” buyrulmaktadır. Vaziyet icabıdır ki geleceğin bilgisi ancak yüce Rabbimizin katında gizlenmiştir ve geleceği öğrenme girişimleri de boş bir beklentiden öte değildir.
Yine Peygamber Efendimiz de fal ve benzeri işlemlerin sonuçlarına itibar ederek bunlara inananların “Muhammed’e indirileni inkâr etmiş sayılacağı”, “Namazlarının kırk gün kabul edilmeyeceği” şeklinde şiddetli bir uyarıda bulunmuştur. (Müslim, Selâm/125; İbn Mâce, Tahâret/122)
Âyet ve hadislerden anlaşılacağı üzere fala ister inanalım ister inanmayalım baktırmak dinen kesinlikle caiz değildir.
Bu gerçeği İslam ilmihalindeki şu açıklamalar da doğrular niteliğindedir. Şöyle ki;
Gaybı bilme ve geleceği görme iddiası taşıyan, Allah'tan başka varlıklardan yardım alma, ümit etme gayesi güden, insanları sağlam bilgi kaynaklarına ve gerçek sebeplere başvurmaktan alı koyan her türlü hurafe, batıl inanç ve uygulama yasaklanmıştır. Bu sebeple de çeşitli kültürlerde birçok tarz ve yöntemiyle yaygınlık kazanmış bulunan her türlü fal ve falcılık, mesela; tuz falı, kahve falı kurşun dökme, el içi falı, gibi fallar da İslam'ın inanç ve bilgi sistemine uymaz, denilmektedir. (İslam ve Toplum; Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi)
Bu bilgilere dayanarak diyebiliriz ki bizim eğlence amacı güttüğümüz kahve falı doğru bir eğlenme biçimi değildir. Biz yine soğuk kış günlerinde sadece kahvenin sıcaklığıyla ruhlarımızı ısıtalım ve bu enfes içeceği büyük bir günaha aracı kılmayalım.
Ayşegül SAYIN diğer yazıları
- 09 Mart 2016 Toplumsal Süreçte Bireyselleşme Gruplaşma
- 31 Ocak 2016 Dobra Dobra mıyız? Yoksa Kalp Kırıcı mıyız?
- 27 Şubat 2015 İsmail Ol Diyorsun…
- 06 Kasım 2014 Kurban Etmeden Önce Ateşlerde Yanan İbrahim Olmalı!
- 03 Haziran 2014 Ne Mutlu Dost/Doğru Olana!
- 08 Şubat 2014 Taşlaşmış Kalpleri Eritsek Merhametimizle
- 25 Aralık 2010 Zamana Değer Verenler