Galata Mevlevihânesi

“Adalet nedir? Ağaçları sulamak. Zulüm? Dikene su vermek!”

1492’de, Sultan Bayezid-ı Velî devrinde, Galata sırtlarındaki Theodore Manastırı’nın harabeleri üzerinde yeni bir bina yükseldi: Galata Mevlevîhanesi.

Mevlânâ’nın yedi iklim dört bucağa saldığı “gel” çağrısının çağlayanlarını şarıldatan bu dergâhın ilk şeklini İskender Paşa yaptırmıştır (897/1492).

Çeşitli devirlerde, gönülleri evrenin derinliklerindeki cıvıltılara teşne/susamış aşk akıllı insanlar tarafından onarılıp yenilenerek günümüze kadar getirilen Galata Mevlevîhânesi; hem mescid hem de devran zikrinin mekânı olan bir semahane, derviş hücreleri, harem dairesi, mutfak, çamaşırhane, kütüphane, çeşme, sebil ve hazireden oluşan zarif bir manzume...

Ölü yapılar arasında diri ve canlı, cıvıl cıvıl bir mekân, asude bir köşe. İnsan kendisini burada coşkun bir sevgi çağlayanın altında hissediyor, ama dergâhın devrana kapatılmışlığının kekre burukluğunu da tatmadan edemiyor.

Bu araştırmayı yaparken, Galib Dede caddesinde, kendi yokuşlarında inip çıkarak avluya her girişimde, mekânın verdiği hazla dergâhın devrana kapatılmışlığının hüznü, iki zıt duygunun hercümerci yüreğimi burkmuştur.

Bir edeb eğitimi için kurulmuştu bütün dergâhlar. Bunu herkes bilmektedir.

Bu amaçla devran kurulmuş, bu amaçla divana durulmuştu bu semâhânede.

Gelin, “Vahdet dükkânı Mesnevî”ye girelim de Mevlana’yı dinleyelim burada:

“Adalet nedir? Ağaçları sulamak. Zulüm? Dikene su vermek!”

Adalet, bir nimeti yerine koymaktır -haklılara haklarını, haksızlara müstahaklarını vererek her şeyi yerli yerince etmektir-, su emen her kökü sulamak değil!

Zulüm nedir? Bir şeyi, konmaması gereken yere koymak; aksi belaya kaynak olur ancak.

Allah’ın nimetini cana, akla ver; iç ağrısına uğramış, düğümlerle bağlanmış tabiate değil.

Gam savaşını bedenine yükle; o can çekişmeyi gönle, cana az ver.

Sürme kulağa çekilmez, gönül işi de bedenden istenmez.

Gönülsen; yürü, nazlan, horluk çekme! Bedensen; şeker yeme, şerbet içme, zehir tat!

Zehir bedene fayda verir, şekerse zarar... Bedenin yardımsız kalması daha iyidir.

Beden, cehennem odunudur, onu erit; bir başka dal bitirirse yürü, kes o dalı. Yoksa odun hamalı olur, odun hamalı... İki dünyada da Ebu Leheb’e eş kesilir gidersin...

Her dergâhın genellikle bir devrân-ı mukâbele günü var, fakat Beyoğlu Galata Şahkulu Mahallesi Galib Dede Caddesi 284 ada 58 parsel sayılı Galata Mevlevîhânesi’nin iki; Salı ve Cuma!

Devrân olalı devrân erbâb-ı safânındır.

Galata Mevlevîhanesinin yirmi üçüncü şeyhi, şair Şeyh Galib fısıldıyor bunları:

 

Âşıkta keder neyler gam halk-ı cihânındır,

Koyma kadehi elden söz pîr-i mugânındır.


Mustafa ÖZDAMAR diğer yazıları