İhvan

...Eş Şeyh Es Seyyid Hacı Mustafa Hayri Baba (k.s.) hazretleride, Tarikatı Âliyeyi Kadiriyede olması gereken ihvan modelini şu şekilde tanımlamışlardır...

Salih kullarını çok seven ve onlar tarafından çok sevilen, müminlerin gönüllerini birleştiren ve onların aralarını bulup kaynaştıran Allah’ a sonsuz hamd ü senalar olsun.

Bizim sıkıntıya uğramamızın kendisine çok ağır geldiği, bize çok düşkün, çok şefkatli ve merhametli olan Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimize sonsuz salat-ü selamlar olsun.

Sözlükte “kardeş, arkadaş, yoldaş, dost, meslektaş, ortak” anlamlarına gelen ihvan kelimesi, aynı şeyhe bağlı olan müridleri, aynı tarikatın veya tarikat kolunun mensuplarını ifade eden bir terimdir.

İhvan kelimesine ilk olarak Kuşeyrî’nin er-Risâle’sinde rastlanmaktadır. “ah, fetâ, derviş, pîrdaş” gibi kelimelerde aynı anlama gelmektedir.

Tarikatlar bir kurum olarak ortaya çıkınca ihvan ve pîrdaş olan müridler arasındaki ilişkiler daha düzenli bir şekil almış, bu dönemde yazılan Âdâbü’l-mürîdînʿAvârifü’l-maʿârif gibi eserlerde ihvanın gözetmesi gereken kurallara özel bölümler ayrılmıştır.

Son Devrin büyük velilerinden Eş Şeyh Es Seyyid Hacı Mustafa Hayri Baba (k.s.) hazretleride, Tarikatı Âliyeyi Kadiriyede olması gereken ihvan modelini şu şekilde tanımlamışlardır.

“Bu okula devam eden erkek ve kadın evliya namzetidir. Çalışıp devam edenler sonunda veli olurlar. İhvan kardeşimize dua edeceğiz. Fenafilihvan, daima nefsimize kardeşlerimizi tercih edeceğiz. Ben yemeyim kardeşim yesin, ben ilerlemeyeyim kardeşim ilerlesin, ben terakki etmeyeyim kardeşim etsin. Benim derecem yükselmesin, kardeşim yükselsin diyeceksin ki Allah sana da versin.”

Kıymetli mürşidimiz Abdullah Demircioğlu Efendi Hazretleride ideal ihvanın özelliklerini şu şekilde sıralamaktadır.

“-İhvanlar arasında sevgi ve saygı çok önemlidir.

  -Aynı mürşidden el almış müridler Allah rızası için birbirlerini severler,

-İhvanlar birbirlerinin menfaatlerini korumalıdırlar. Kendi menfaatini, mümin kardeşinin menfaatinden üstün tutmamalıdır. Yani buna biz tefâni diyoruz, birbirine kenetlenme birbirinde yok olma hali.

-Haset, kin, çekememezlik bu yolun taliplerinin semtine bile uğramamalıdır. Bunlar insanın hasenatını yiyip tüketen korkunç hastalıklardır. Sende bu hastalıklardan varsa onu tedavi etmeye bak. Bunun tedavisinin yolu tevhidin ağır tokmağıdır. Onunla o nefsin başını ez ki hastalıklardan kurtulasın.

-Tasavvuf ehli toprak gibidir herkes üstüne basar geçer, bulut gibidir herkesi gölgelendirir, yağmur gibidir iyi kötü ayırt etmeden herkesi sular."

Büyüklerimiz nasıl kardeş olmamız gerektiğini hem halleri ile hem kâlleri ile bizlere gösteriyorlar da biz ihvanlık hukukunu tam anlamıyla yerine getirebiliyor muyuz?

Hepimiz bu manevi hastanedeki gönül doktorlarına tedaviye gelmişiz. Nefsimizde birçok bilip bilmediğimiz hastalıklar var. İmtihanlarımız türlü, türlü. Kimimizin imtihanıda ihvanıyla oluyor. Evet herkesin meşrebi farklı farklı. Hepimiz bu ideal ihvan modelinde olamayabiliyoruz. Şeytan ve nefiste birleşti mi aramızdaki muhabbet bağlarını koparmaya çalışıyor. Kopunca da insanlar dergahtan, şu mübarek yoldan uzaklaşıyorlar.

“Şeytanı arar isen tekkede ara, Mekke’de ara. Bana ulaşmaz diye de kibirlenme. Yularsız biniverirler işte böyle. Hâşâ ki ister isen Bâyezid-i Bistâmi ol. Mesele burada; tekkenin de Mekke’nin de insanın içinde olduğunu bilmekte”

Belki ihvanınızdan sıkıntı görmüş olabiliriz, bize kötülük yapmış olabilir. Bizim güveninizi sarsmış olabilir. Daha nice şey olmuş olabilir. Peki böyle oldu diye şu cennet bahçeleri olan dergahtan uzaklaşmamız mı lazım?

“Kim Allah için sever, Allah için buğz eder, Allah için verir, Allah için men ederse imanı kemâle ermiştir.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd) buyrulduğu üzere bizde yaptığımız şeyleri Hak rızası için yaparsak bu sıkıntıdan kurtulmuş oluruz. Bir iyilik mi yaptık, mükafatını Allah’ tan beklemeliyiz. Mihenk taşımız bu olmalı. Ben ihvana iyilik yaptım ama o bana kötülük yaptı, bende kötü olacağım, artık dergaha gelmeyeceğim, gelsem de o ihvanla konuşmayacağım, ona kin besleyeceğim gibi düşüncelerin bir derviş namzedinde kesinlikle olmaması gerekmektedir.

Huzeyfe (b. Yemân) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “"İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız; zulmederlerse biz de zulmederiz", diyen zayıf karakterli kimseler olmayın. Bilakis iyilik yaptıklarında insanlara iyilik yapmayı, kötülük yaptıklarında ise onlara zulmetmemeyi içinize (bir ilke olarak) yerleştirin.” (T2007 Tirmizî, Birr, 63)

Peki sağ yanağımıza vurana sol yanağımızı mı göstermeliyiz. Tabii ki de hayır. Bir Müslüman aynı delikten iki defa sokulmaz. Peki ne yapmalıyız. İlk önce ihvan kardeşimize gönülden, samimi olarak dua etmeliyiz. Aramızda ki sıkıntıları gidermek için onu ziyaret etmeli, gönlünü almalı, arayıp sormalı, hediyeleşmeliyiz.

“Benim muhabbetim, benim için biri diğerini ziyaret edenlere hak oldu. Benim için birbirini sevenlere hak oldu. Benim için birbirlerine hediye verenlere hak oldu. Benim için yardımlaşanlara hak oldu.” (Hadisi Kudsi, İhyâu Ulûmuddîn)

Bu yoldaki makamlardan ilki fenafil ihvandır. Bunu da unutmamalıyız.

Madalyonun diğer tarafından baktığımızda da çok hassas davranmalı, kimsenin kalbini kırmamalıyız. Kaba saba davranmamaya dikkat etmeli, verdiğimiz sözleri yerine getirmeliyiz.

“Cihân bâğında ey âkil budur makbûl-i ins ü cin

Ne kimse senden incinsin ne sen kimseden incin”

Eğer ki istemeden de olsa bir kardeşimizin kalbini kırdıysak ne yapıp etmeli, onunla helalleşmeye çalışmalıyız. Bir kişinin bizim yüzümüzden dergahtan, şu mübarek yoldan uzaklaşmasının ne büyük bir vebal olduğunu düşünüp öyle hareket etmeliyiz.

“Bir kez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil”

Aslında dervişlik çok zor bir yoldur. Ah farkında olabilsek.

''Bu yol ateşten gömlek, demirden leblebidir… Ateşten gömleği giyenler, demirden leblebiyi yiyenler… Beri gelsin.”

Rabbimizden duamız odur ki, bu yolun kabul edilmişlerinden hesabı görülmüşlerinden olalım. Her ne kadar bu yola layık, hakiki manada bir derviş olamasak da pirler meşayihler hürmetine bu yolda ömrümüzün hitama ermesidir. Yine niyazımız odur ki bu yazımız vesilesiyle hayırlar fethola, şerler defola, kırgınlıklar hallü asan ola. Amin.


Dr. Abdulkadir EREN diğer yazıları